Hamas liderlerinden Salih El-Aruri, önceki akşam yaptığı açıklamada, İsrail’in Yahudi bayramlarından sonra Gazze Şeridi’ne geniş çaplı bir saldırı düzenlemeyi planladığını öğrendiklerini ve El-Kassam Tugaylarının “ Savaş kaçınılmazsa ilk vuran biz olalım” düşüncesiyle hareket ettiğini söyledi.
El-Aruri’nin söyledikleri bir yana, ABD ve Avrupa’dan gelen açıklamalar, Batı medyasının yalan haberlerle İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik ağır bombardımanını perdeleme çabası ve ABD Başkanı Joe Biden’ın dile getirdiği “Hamas, İsrailli çocukların kafalarını kopardı” iftirası, ABD’nin ve İngiltere’nin bölgeye uçak ve savaş gemileri göndermesi bir şeylerin hazırlığının yapıldığına işaret ediyor.
ABD ve İngiltere’nin amacı, öncelikle İsraillilerin kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak ve Hizbullah aracılığıyla ya da Suriye üzerinden İran’ın savaşa dâhil olmayacağını garanti etmek.
Filistinli gruplara karşı gerekirse İsrail’e silah, mühimmat ve istihbarat desteği vermek.
Batı’dan maddi ve manevi her türlü desteği alan İsrail ise Gazze Şeridi’ni “yaşanılmaz bölge” hâline getirerek Filistinlileri göçe zorlamak istiyor.
Gündemdeki plana göre, İsrail ordusu, elektriği ve suyu kesilen, abluka altında tuttuğu ve dışarıdan yardım girmesine izin vermediği Gazze Şeridi’ni günlerce çok ağır bir şekilde bombalayacak, yerleşim alanlarını yakıp yıkacak.
Daha sonra “insani koridor” adı altında açılacak yolla Gazze Şeridi sakinlerinin büyük bir bölümü Mısır’a geçirilip Sina Yarımadası’nda kurulacak kamplara yerleştirilecek.
Gazze Şeridi’nde kalanlar yine yoğun hava saldırılarıyla büyük bir katliama maruz bırakılacak ve son olarak artık tamamen yerle bir edilmiş şehirlere karadan operasyon düzenlenecek.
Söz konusu kara harekâtına, ihtiyaca göre Amerikan ve İngiliz askerleri de katılacak.
Böylece Gazze Şeridi’ndeki direniş tamamen sona erdirilmiş olacak.
İsrail gazetelerinde, yeniden işgal sonrası Gazze Şeridi’nde Yahudi yerleşkeleri inşa edilmesi çağrısında bulunan makaleler yayınlanmaya başladı bile.
Bu planın Gazze Şeridi’ndeki İsrailli esirleri tehlikeye atacağı muhakkak.
O konuyla ilgili de İsrail’in, “esir düşen ya da esir düşme ihtimali olan askerlerin gerekirse öldürülmesine izin veren” Hannibal Protokolü’nü yeniden uygulamaya koyduğu söyleniyor.
İsrail’in bu korkunç tehcir planını boşa çıkarmak için Filistinlilerin, Sina çöllerine kurulacak kamplarda yaşamanın daha iyi olmayacağını bilmeleri ve ne pahasına olursa olsun Gazze Şeridi’nden çıkmamaları gerekiyor.
İnsani koridor açılacaksa bu Filistinlileri Gazze Şeridi’nden çıkarmak için değil, dışarıdan içeriye yardım girmesi için olmalı.
“Teröristler yok edilene kadar Gazzeliler geçici bir süre Mısır’da misafir edilsin” diyen İsrail’in tuzağına düşmemeli ve Gazze Şeridi’nden çıkanın bir daha geri dönemeyeceğini görmeliler.
Bu konuda Kahire’nin tavrı da son derece önemli ve Abdülfettah Es-Sisi’nin “Gazze Şeridi sakinleri topraklarında kalmalılar” açıklaması olumlu.
ABD başta olmak üzere İsrail’in dostlarının tehcir planını kabul etmesi için Mısır’a yoğun bir şekilde baskı yapacakları muhakkak.
Ankara, Kahire’ye destek olmalı ve Filistin davasını sona erdirme amacıyla uygulanmak istenen plana karşı çıkmalı.