Yıllardır kariyerlerini karmaşık " Filistin- İsrail çatışmasına" adamış pek çok Batılı ve Batıcı analist ve siyasetçi, işgalci sömürgeciliğin gerçeklerini doğru bir şekilde yorumlamakta başarısız oldu. Bunların birbiri ardına söyledikleri ve yazdıkları ise Oryantalist ve havada kalan yaklaşımlardan öteye geçemedi.
On yıllardır süren İsrail işgaline ve Gazze'ye uygulanan 16 yıllık kuşatma tam da bu günlerde Batı faşizminin gerçek yüzünü ortaya çıkardı.
İKİYÜZLÜLÜĞÜN ORTAK TARİHİ
Batılı devletler, İsrail ordusu tarafından öldürülen Filistinli çocukların ceset görüntüleri karşısında yıllar boyunca sessiz kaldılar fakat bugün ise Filistinliler karşı koymayı seçtiği için tüm Filistinlilerin ve çocuklarının soykırımı hak ettiği üzerinde birleştiler. Dahası, ‘insansı hayvanlarla(!) mücadele’ eden Siyonist dostlarını koruma, kollama ve pohpohlama seansında izdiham yaşıyorlar.
Frantz Fanon'un dekolonizasyona ilişkin perspektifini hatırlayalım; bazı savaşçıların sömürge karşıtı direniş sırasında suç işlemesi üzerine tespitleri ilginçtir. Cezayir'in Fransa'ya karşı verdiği bağımsızlık savaşının güçlü bir destekçisi olan Fanon, bu tür eylemleri sömürgecilik, psikolojik faktörler ve içsel güç dengesizlikleri bağlamında değerlendirir.
Avrupalılar, İkinci Dünya Savaşı ve diğer tarihî çatışmalarda kendi direniş hareketlerini kutsadıkları için direniş kavramına hiç de yabancı değiller. Bu tür savaşlarda mücadele edenleri tarih kitaplarında okuduğunuzda Avrupa’nın bunları ‘kahraman’ olarak andığını görürsünüz.
Dolayısıyla Batılı politikacı, gazeteci ve analistlerin Filistinlilerin özgürlük arayışıyla empati kurmak bir yana, bunu kavrayamamaları için hiçbir neden yok. Ama burada bilinçli bir tercih söz konusu; zira ikiyüzlülük, Batı’nın en sistematik politikasıdır.
'ÖTEKİ'NİN İNSANDAN SAYILMAMASI
Batılı güçler tarafından desteklenen işgalci İsrail’in Gazze'ye yönelik acımasız ve ayrım gözetmeyen bombardımanı, köklerini Batılı işgalci sömürgeciliğin tarihsel bağlamından alıyor. Bu konuda Fransa bulunmaz bir örnektir. Fransızlar Paris'teki bir müzede korunan ve Cezayirli direnişçilere ait 24 kafatasını ancak 2020 yılında Cezayir'e teslim etti.
Daha bir hafta önce Hollanda hükûmeti, Curacao'nun direniş kahramanı Tula'nın itibarını, bir köle isyanına önderlik etmesinden ve alenen idam edilmesinden 200 yılı aşkın bir süre sonra iade etti. Bu yılın başlarında Hollanda Kralı, ülkesinin sömürdüğü insanlardan, köle ticaretindeki rolü için özür diledi; elbette ülkenin bu acımasız sömürge tarihi, hiçbiri okul kitabında yansıtılmadığı için bu tavır alelade bir haberden öteye geçemedi.
2022 yılında Belçika Kralı Philippe, ülkesinin Kongo'yu sömürgeleştirmesi sırasında yaşattığı sömürü, ırkçılık ve şiddet olaylarından duyduğu derin üzüntüyü dile getirdi ancak özür dilemekten kaçındı. Belçika sömürge yönetimi sırasında, köleleştirilen Afrikalılar kauçuk çıkarma kotalarını karşılayamadıklarında Kongoluların elleri "sistematik olarak kesilmiş"; üstelik bu kesik eller, daha sonra sayılabilmeleri ve belgelenebilmeleri için muhafaza edilmişti.
Edward Said'in söylediği gibi, "Doğu" terimi Batı tarafından uydurulmuş ve Batı kavramının kendisi de "öteki" kavramı etrafında şekillenmiştir. Korku, nefret, tiksinti, gurur ve kibir seferberlikleri burada en başat rolü oynar. ‘Öteki’ yaklaşımı, Batılıların ve İsrail'in örneklediği gibi işgalci ve sömürgeci toplumların kültürel dokusunda derinlere kök salmış ırkçılığı örtbas etmeyi amaçlar.
Dahası, Avrupa'nın İsrail ırkçı rejimine verdiği açık destek, eski kıtanın kendisinin de sömürgeleştirilmiş halklara yönelik kendi faşist ön yargılarıyla henüz tam yüzleşmediklerini gösteriyor.
NETANYAHU’NUN KEDİCİKLERİ
Batılı gazeteciler, politikacılar, akademisyenler ve analistler; Filistinlileri sistematik olarak insanlıktan çıkarıp Gazze'deki masum sivillere yönelik sömürgeci şiddeti yüceltmekle meşguller. ‘Netanyahu’nun kedicikleri’ ona övgüler yağdırırken vaatleri karşısında da birbirleriyle yarış hâlindeler.
İsrail, kuruluşundan bu yana Filistinlilerin kanını dökerken Batılı izleyiciler ve devletler buna karşı bağışıklık kazandılar. Gazze'de devam eden kitlesel katliam, Batı toplumlarında yaygın olan ırkçılığın yani Filistinlilerin kurtulmak istediği o kitlesel nefretin son oyunu olarak sergileniyor. Masumların çığlıkları, atılan bombalar arasında duyulmazken kulaklarını bile isteye tıkayanların, kimin gemisine bindiğini hepimiz ibretle izliyoruz. Bu arada, olanları sadece izlemek de bir savaş suçudur; bu da kayıtlara geçsin.