İsrail’in Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkenti Abu Dabi’de Uluslararası Yenilenebilir Enerji Kurumu’na (IRENA) bağlı bir ofis açacağı haberi Arap sokağında geniş yankı uyandırdı.
Körfez ülkelerinin Tel Aviv ile doğrudan diplomatik ilişkileri bulunmuyor.
Daha önce Katar’ın başkenti Doha’da İsrail’e ait bir ticaret ofisi bulunuyordu fakat o da işgal rejiminin Gazze Şeridi’ne açtığı savaşa tepki olarak Ocak 2009’da kapatıldı.
Önümüzdeki günlerde Abu Dhabi’de açılacak ofis İsrail-BAE ilişkilerinde buzdağının görünen küçük bir kısmı.
İsrail’in has adamı Muhammed Dahlan halihazırda ülkeyi yöneten BAE Veliaht Prensi Muhammed Bin Zayed’in sağ koluyken bahsi geçen ofisin açılıp açılmamasının gerçekte çok fazla bir önemi yok.
Abu Dhabi ile Tel Aviv arasındaki ilişkiler, Ortadoğu’ya bakışlarına ve iki başkent arasındaki ortak paydalara paralel olarak gelişiyor.
İsrail, Arap Baharı’yla birlikte bölge ülkelerinde yönetimlerin siyasal İslami hareketler tarafından “ele geçirilmesi”nden büyük endişe duyuyor.
Bu nedenle Mısır diktatörü Abdülfettah El Sisi’yi destekliyor ve darbeci Mısır ordusunu kurtarıcı gibi görüyor.
Abu Dhabi ise Arap Baharı karşıtı cephenin öncüsü, Muhammed Mursi’yi deviren darbenin baş finansörü ve destekçisi.
Müslüman Kardeşler’den ve diğer siyasal İslami hareketlerden ölesiye nefret ediyor.
Filistin Yönetimi’nin başına Dahlan’ı geçirmeye çalışan Muhammed Bin Zayed’in izlediği politikalar İsrail’in çıkarlarına o kadar yakın ki, işgal rejimi böyle bir müttefiki bir daha kolay kolay bulamaz.
BAE medyası, Filistin direniş hareketlerinin Arap halkları arasında şeytanlaştırılması için her türlü karalama yoluna ve kirli propagandaya başvurmaktan çekinmiyor.
Mısır diktatörünün Gazze Şeridi’ni boğma planının arkasında İsrail ile birlikte BAE’nin de olduğunu söylersek yanılmış olmayız.
“Zayed’in çocukları”nın İslami hareketlere düşmanlıkları, sırf Hamas’a duydukları kin nedeniyle İsrail’in masum Filistin halkını, kadınları ve çocukları hedef alan katliamlarına destek olacak kadar büyük ve köklü.
İşgal ordusunun Gazze Şeridi’ne açtığı savaş sırasında insani yardım görevlisi kılığında Gazze’ye giden BAE vatandaşları casusluk şüphesiyle sınırdışı edilmişlerdi.
Mısır’da darbeye zemin hazırlayan “Temerrud” hareketinin bir benzerini Gazze Şeridi’nde organize etmek ve anarşi çıkararak Hamas’ı devirmek isteyen BAE, Gazze’yi yönetenlerin uyanıklıkları ve kararlı tavırları sonucu amacına ulaşamadı.
Tel Aviv ve Abu Dhabi’nin bir diğer ortak paydası da Türkiye ve Erdoğan düşmanlıkları.
Rusya’ya ait savaş uçağının hava sahası ihlali nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından düşürülmesinden bu yana BAE medyası bir numaralı Putin taraftarı oldu.
Abu Dhabi, Arap sokağının krizde Rusya’nın değil Türkiye’nin yanında yer almasından müthiş rahatsız.
Daha önce de Gezi kalkışmasına ve FETÖ’nün darbe girişimine destek vermişti.
BAE’nin Türkiye’den bu kadar nefret etmesinin başlıca nedeni, Ankara’nın Arap Baharı’nda diktatörlerin değil halkların yanında yer alması.
Muhammed Bin Zayed’in İsrail ile ilişkileri geliştirmek istemesinin ve Netanyahu’nun kucağına atlamasının arkasında bölgede geçerli şu denklem var:
“İsrail, Avrupa’nın ve Amerika’nın desteğini kazanmanın anahtarı. Tel Aviv’in yanında olursan koltuğunu korumak için dilediğin gibi katliam ve insan hakları ihlali yapabilirsin.”