Garaudy, İsrail Mitler ve Terör isimli kitabının girişinde "Bu Kitabı Niçin Yazdım?" sorusuna cevap vererek başlar: "Kendisine ait olmayan bir ülkeyi siyonistlere teslim ederken (İngiltere) 'Kullanılan sistem pek önemli değil, yeter ki biz Orta Doğu'nun petrollerini elimizde tutalım. Asıl önemli olan bu petrolün ulaşılabilir olarak kalmasıdır.' (Kimhe John, Filistin ve İsrail, Ed. Albin Michel, 1973, s. 27) şeklinde demeç veren Lord Balfour'dan, 'Çok iyi anlamak lâzımdır ki Suudi Arabistan petrolü, dünyanın en güçlü iş bitirici araçlarından birini oluşturur.' (aynı eser, s. 240) diyen Amerikan Dışişleri Bakanı Cordell Hull'a kadar, aynı politika İsrail'in siyonist yöneticilerine aynı görevi yüklemektedir. Bu görev, eski NATO Genel Sekreteri Joseph Luns'un tarif ettiği görevdir: 'İsrail modern çağımızın en az masraflı paralı askeri olmuştur." (Nadav Shragai, Haaretz 13 Mart 1992). Garaudy, İsrail'i "…kendisine çok iyi ödeme yapılmış bir paralı asker. Özellikle de çok iyi korunan bir paralı asker. Çünkü Amerika Birleşik Devletleri, 1972'den 1996'ya kadar İsrail'in Birleşmiş Milletler'de her mahkûm edilişinde harekete geçmiş ve alınan kararları otuz defa veto etmiştir (ABD vetoları aralıksız devam ediyor). Oysa İsrail yöneticileri o sırada Orta Doğu'nun bütün devletlerini parçalama programlarını uyguluyorlardı." diyecektir.
Gayrimeşru idealler uğruna birkaç bin yıldır orada yaşayanların topraklarına yerleştirilen siyonist Hıristiyan-Yahudi toplumunun haklılığını ortaya koyacak “kutsal bir hikâye” gerekiyordu ve bu da İngilizlere karşı iş birliği yaptıkları Hitler’in “günahlarından” birine yaslanılarak üretildi: Holokost!
Gazze’nin imha, işgal ve mekândan arındırılması ile başlayan vahşetin ilk günüden itibaren duyduğumuz Holokost ne ola? Garaudy, İlâhi Mesajlar Toprağı: Filistin kitabında “Holokost kelimesi bile dinî anlamından ötürü ustaca seçilmişti. Zira ‘Holokost’, bir ilâh adına bir veya birçok kurban kesmekten ibaret olan dinî bir kurban verme şeklidir. Böylelikle siyonist devlet, tarihin ilâhî planının kutsal bir ânı olarak dokunulmazlık kazanıyordu. Yahudi toplumu tarihinin en büyük ve çelişkili yalanı olan Holokost, Yahudiliğin tarihi boyutunun hakikatlerinden çok, algı tarihinin bir verisi olarak kullanılır.” diyor.
Yahudi tarihinin en büyük trajedisi olarak anlatılan ve adına anıtlar dikilen 1937-1944 Hitler Almanya’sı Holokost’unda (kıyım) zulme maruz kalanların sayısında bile bir mutabakat yoktur. Garaudy mitler kitabının en başında "O hâlde kurbanların sayılarını şişirmek gerekiyordu. Meselâ, Auschwitz kurbanları adına dikilmiş anıtın levhasında, 1994 yılına kadar on dokuz dilde dört milyon kurban ifadesi yazılıydı. Bugün ise yeni levhalarda ‘yaklaşık bir buçuk milyon’ ifadesi yer alıyor. Altı milyon Yahudi'nin katledildiği efsanesi ortaya atılarak, insanlığın bu konuda ‘tarihin en büyük soykırımına’ tanık olduğu kabul ettirilmek isteniyordu. Amerika yerlilerinden 60 milyonunun öldürüldüğü, yine (her bir esir için 10 kişi ölü olmak üzere) Afrikalı 100 milyon Siyahî'nin katledilmiş olduğu unutturuluyordu. Hatta Hiroşima ve Nagazaki ve bu ikinci dünya savaşında, 17 milyonu Slav olmak üzere, can veren elli milyon insan da unutuluyordu.//Sanki Hitler sadece Yahudi kıyımı yapmıştı da bütün insanlığa karşı bir suç işlememişti.//Yahudiler çok ağır darbe yediler, fakat tek darbe yiyen onlar değildi, siz televizyonların hep öldürülen Yahudilerden bahsedip diğerlerinden hiç söz etmemesine bakmayın denilince, insan Yahudi düşmanı mı olmuş olur?"
ABD’nin siyonizme şartsız ve sınırsız desteğinin tarihi yeni değil. Bir örnek olması için aşağıdaki açıklamaya göz atmak yeterlidir: “Başkan Truman 1946'da bir grup diplomat önünde, siyonist ‘lobi’ ve ‘Yahudi oyu’nun ‘baskıları’nın işleyişiyle ilgili olarak şu itirafta bulunuyordu: ‘Üzgünüm beyler! Fakat siyonizmin başarısını bekleyen yüz binlerce insana cevap vermek zorundayım. Benim seçmenlerim arasında yüz binlerce Arap yok ki!’"
"İsrail Devleti, Tanrı'nın Auschıvitz'e cevabıdır.” inancına teslim olan siyonistler eliyle kurulan ve İsrail; Siyonist Haganah, İrgun ve "Grup Stern"in Filistin topraklarında yaptıkları terör eylemleri sonucu ABD ve iş birlikçilerinin tehdit ve şantajları sonucu BM'de oldubittiye getirilerek "kurulmuş"tur. Filistin topraklarının az bir kısmı üzerine kurulmasına rağmen sürekli yaptığı katliamlar, imha ve ilhak politikasıyla bugün Filistin topraklarının ekseriyeti siyonizm tarafından kontrol edilmektedir. Bugüne kadar siyonizmin ilhak ettiği bir metre topraktan vazgeçtiği görülmemiştir. Bunu ilk siyon kongresinden itibaren açıklıkla ifade etmekten de sakınmıyorlar. 4 Temmuz 1972 tarihli bir İsrail gazetesinde Yoram Bar Porath, siyonistler için erişilmesi gereken hedefi, "Zamanın unutturduğu bir kısım olguları kamuoyuna açıkça ve cesaretle izah etmek İsrail yöneticilerinin görevidir. Bunlardan ilki, şu olgudur: Araplar bertaraf edilip topraklarına el konulmadan ne Siyonizm olur ne yerleşim olur ne de Yahudi Devleti." diye yazar. Daha önce "Dünya Siyonist Teşkilâtı" tarafından Kudüs'te yayımlanan Kivounim (Yönelişler) dergisindeki bir makalede de, "Sina'yı, şimdiki kaynaklarıyla birlikte, yeniden fethetmek, Camp David ve barış anlaşmalarının bugüne kadar erişmeyi engellediği öncelikli bir hedeftir... Petrolden ve ondan kaynaklanan gelirlerden mahrum, bu alanda çok büyük masraflara mahkûm bizler, Sedat'ın ziyareti ve 1979'da kendisiyle imzalanan sefil anlaşma öncesinde geçerli olan durumuna Sina'yı yeniden kavuşturmak için mecburen harekete geçmeliyiz.” ifadeleri yer alır. Siyonizm, Sina’yı alarak genişleme derdindedir.
Not: Açlık, sefalet ve imha ile karşı karşıya bırakılan insanlara uçaklarla gıda paketleri bırakmak, insanlık için yüz kızartıcı ve gayr-ı samimi bir çaba ve algıya yönelik bir girişimdir. Verdiği silahlarla katledilecek kadınları ve çocukları birkaç gün daha yaşatma çabası, asrın en büyük utancıdır.