Batı, Haçlı seferleriyle sadece Müslümanlara karşı savaşmadı.
Orta Çağ karanlığından çıkabilmek için de çok büyük mücadeleler verdi ve çok bedeller ödedi.
İtalya’da doğan ve insanı temele alan Roma protokolüne dönüşü temsil eden Rönesans; Almanya’da kiliseye karşı verilen reform mücadeleleri herkesin malumudur.
“Kiliseyi protesto edenler” anlamına gelen Protestanları bu zeminde görmek mümkün.
Mesela 1540’da Fransız rahip John Calvin, Cenevre’de Katolik Kilisesi’nden ayrılarak Kalvinist Kilise’yi bu sebeple kurdu.
Katolik Kilisesi boşanmayı yasakladığı için erkek çocuk doğuramayan eşinden ayrılması sonucunda başka bir kadınla da evlenemeyen İngiltere Kralı VIII. Henry, 1534’te İngiltere Kilisesi’ni (Anglikan Kilisesi) siyasi bir sebeple kurdu.
Luther’in düşünceleri etrafında ise Luteryen Kilise kuruldu.
Bütün bu Protestanların tek bir amacı vardır: Katolik Kilisesi’nin katı tutumlarına itiraz.
Dolayısıyla Batı’nın bugün inşa ettiği tüm sistemler, on yıllar boyunca süren söz konusu mezhep savaşlarıyla ve reformlarla âdeta “kan banyosu”nda şekillendi.
Bu noktada en büyük bedellerin ödendiği ve bütün dünyayı -şu ya da bu şekilde- etkileyen başka bir “kan banyosu” da Fransız İhtilali ile gerçekleşti.
Bütün bu süreçlerin sonunda kendisini dünyanın “en medeni, insanı temele alan, demokratik(!)” toplumu sayan Batılılar, bugün Gazze’de yaşanan soykırım sebebiyle çok derin bir dikotomi (çatallanma) yaşıyorlar.
Protestanlıkla kazandıklarını zannettikleri şeylerin de aslında bir illüzyon olduğunu düşünen milyonlarca Batılı, bu defa da Katolikleri protesto eden -Protestanları- protesto ediyor.
Bu, çok garip ve üzerinde durulması gereken bir konu değil mi?
Batı, yukarıda ifade ettiğim bedeller karşılığında, kendi topraklarında geliştirdiği her türlü değer ve sistemini, Gazze’ye karşı tutumuyla İsrail’de yok ediyor.
Batılıların, zayıf noktayı ifade etmek için kullandıkları ve o meşhur mitolojiden ilhamını alan “Aşil topuğu” ifadesi, kendileri için bugün İsrail ile temsil ediliyor.
Batı’nın bütün bu vazgeçişi ne uğruna ya da hangi bedel içindir?
Hangi ideal, kurmak için milyonlarca insanını kaybettiği her şeyi yok etmenin gerekçesidir?
Üstelik Avrupa topraklarından kovmak niyetiyle zulmettikleri, soykırım uyguladıkları Yahudiler için tüm yapılanlar.
Avrupa, Aşil topuğu hâline gelen İsrail’de ağır yara almaya devam ediyor.
Bu yaranın acısıyla artan faşist baskılar da Avrupa’da ayrışma ve çatışmaları derinleştiriyor.
Bu tutum devam ederse topuktan alınan bu zehirli ok yarası, Batı’yı son derece ölümcül bir sona doğru götürebilir.
İsrail’in şımarıklığına terk edilmiş bütün değerler, Batı için sorgu masasındadır.
Bu sorgulamadan beraat etme şansı da her geçen gün biraz daha yitirilmektedir.
Hükmü verecek olan vicdan mahkemesini hafife almak, Batı’nın asla unutmaması gereken tarihî bir ibret vesikasıdır…