Helal ürünler, İslam inancına sahip toplumlar için büyük önem taşıyor.

Her ne kadar, bir fetret devri yaşanmış olsa da helal ürünler pazarı son yıllarda büyük bir gelişim kaydetti.

1980’li yıllarda helal pazarın ilk ateşi Malezya’da yakıldı.

Sonrasında Amerika ve Avrupa ülkeleri pazarın büyüklüğünü keşfetti.

Ancak bu kavram Türkiye’de dikkate alınmıyordu.

“Ne yani, bizim yediklerimiz haram mı şimdi?” gibi tahkir edici açıklamalarla “helal” kavramı alay konusu yapılıyordu.

“Tükettiğimiz ürünleri üretenler zaten Müslüman insanlar, bunlar yanlış işe imza atabilirler mi?” gibi sorularla helal ürün talebinde bulunan tüketicilerin kafası karıştırılıyordu.

Gıda Kodeksi’nin içine zulalanmış “gizli müsaadeli katkıları” yıllarca bizden saklamışlardı.

Yasal mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle sayısız üründe sıkıntılı ham madde ve katkı maddeleri bulunuyordu.

Ama bunları tüketicinin bilmesi gerekmiyordu!

Ancak!

Az da olsa bu ülkede iyi insanlar kalmıştı.

Mücadeleyi bırakmadılar, bırakmadık.

Tüketici bilincine omuz veren insanların emek ve gayretleriyle Türkiye’de “helal” kavramı hayatımızda yer bulmaya başladı.

2000’li yıllardı…

GİMDES diye bir yapıyla tanıştık.

Dr. Hüseyin Kâmi Büyüközer önderliğindeki inanmış insanlar, Türkiye’de “helal” kavramını gündemimize taşıdı.

Sertifikasyon sürecini anlattılar; beslenmedeki önemini, pazarın büyüklüğünü bize duyurmaya çalıştılar.

Az bedel ödemediler doğrusu!

Gıda endüstrisinin hâkim efendileri, ellerindeki mecraları kullanarak bu yapıyı susturmaya çalıştı.

Asılsız haberler, sahte mağduriyetler, balon davalar…

GİMDES oluşumunun susturulmaya çalışıldığı yıllarda Türkiye’de parayı basan, ISO ve HACCP belgelerini iş yerinin en alımlı köşesine asıveriyordu!

Yani!

Yanisi; kalite hak getire!

Eğitim, kritik kontrol analizleri vb. süreçler o kadar hızlanmıştı ki her şeyi parayla çözen danışmanlık şirketleri türemişti.

Paraya kıyıp “kalite belgeleri” kolayca alınabiliyordu.

Neyse!

Tüketiciler Birliği de bir yandan tüketici bilinci ve “helal yaşam”la ilgili etkinliklere hız vermişti.

Bülent Deniz, Kemal Özer, Hatice Saadet Kalyoncu gibi isimler büyük bir mücadeleye girişmişti.

Alay edenlere ve küçük görenlere inat, cihan yangınına su taşıyan karınca kararlığıyla çalışıyorlardı.

Helal belgeli ürünler ciddi talep görüyor

Ve bugün geldiğimiz nokta...

Türkiye’de helal tüketim ve helal yaşama bilincinde ciddi bir artış gerçekleşti.

Helal belgeli ürün ve hizmetlere yönelik talep, bu ürünlerin hem temiz ve sağlıklı olmaları hem de bilinçlenen Müslümanlar tarafından tercih edilmeleri sebebiyle artıyor.

Son yıllarda yaşadığımız salgınlar, gittikçe yaygınlaşan savaşlar gıda güvenliğinin ve helal yaşamın ehemmiyetini ortaya koymuş durumda.

Bu bilinçlenmeye paralel olarak “helal sertifikasyon” süreci ülke geneline yayılmış oldu.

Bugün itibarıyla dünya helal pazarının büyüklüğü 5 trilyon doları aşmış durumda.

Türkiye, artık pazarın büyük oyuncusu olma yolunda büyük hamlelere imza atıyor.

Nitekim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bu durumun ciddiyetiyle devamlı teşvik edici açıklamalar yapıyor.

Erdoğan, "Bugün dünya helal piyasası toplam 5 trilyon doları aşan bir büyüklüğe ulaşmıştır" tespitiyle Türkiye’nin bu ligde güçlü bir oyuncu olması gerektiğinin altını çiziyor.

Dokuzuncusu düzenlenen Dünya Helal Zirvesi vesilesiyle açıklamalarda bulunan Erdoğan, "Küresel arenadaki en büyük helal organizasyonu olarak kabul edilen zirve ve fuar, ülkemiz şirketlerinin helal sektöründen daha fazla pay almasına zemin hazırlayacaktır." dedi.

Özetle, Türkiye yeni bir pazarın kapısını sonuna kadar açmış durumda.

Şimdi sırada, sertifikasyon sürecinde standartları disiplinli bir şekilde uygulamak var.

Bu önemli yolculukta emeği olan kim varsa helal olsun!