Rabbimiz bizleri muhafaza eylesin ve bu sapkınlıkta olan insanlara hidayet versin.
Peygamber Efendimiz’in (sas) ikinci halifesi olup adaletiyle meşhur olan Hz. Ömer (ra), İslâm’a girdikten sonra eski günlerini şöyle anlatır:
“Cahiliye zamanından iki şey aklıma gelir de birine güler, birine ağlarım.
Güldüğüm şey; sefere çıkınca kendi ellerimizle helvadan putlar yapar, yolda onlara tapar, yiyeceğimiz kalmayınca da o putları böler yerdik. Ne zaman bu aklıma gelse bu halimize gülerim.
İnsan hem tapınıyor, hem de tanrısını nasıl yiyordu?
Ağladığım şey ise; kız çocuklarımızı ‘dayınlara gidiyoruz’ diye yanımıza alır götürür, şehrin dışında bir yerde kendi ellerimizle toprağa gömerdik.
Ben de bir kızımı gömmüştüm dipdiri bir şekilde. Bunu da ne zaman hatırlasam ağlarım.”
Allah (cc) o kız çocuklarının hesabını soracağını şöyle haber verir:
“Diri olarak (toprağa) gömülen kız, hangi günahla öldürüldüğü sorulduğu zaman!” Tekvir Suresi 8-9.
Evet, işte cahiliye dönemi. İnsanlıktan niceleri hala bu karanlıklarda…
Kimisi putlara, kimisi hayvanlara, kimisi güneşe, kimisi ateşe, kimisi şeytanlara, kimi de insanlara tapar.
O küçük İbrahim’in hikâyesine bir bakalım:
“O (İbrahim), gizlice onların tanrılarına sokuldu:
-Yemez misiniz, dedi. (Cevap gelmeyince)
-Neyiniz var ki konuşmuyorsunuz, dedi ve gizlice üzerlerine yürüyüp sağ eliyle onlara kuvvetli bir darbe indirdi.” Saffat 91-93.
“Sonunda (İbrahim) onları paramparça etti. Yalnız en büyüğünü, belki ona mürâcaat ederler diye bıraktı. (Putları kırılmış gören halk:)
-Bunu tanrılarımıza kim yaptı? Muhakkak ki o, zâlimlerden biridir, dediler. (Bir kısmı:)
-Bunları diline dolayan bir genç duyduk; kendisine İbrahim denilirmiş, dedi.
-O hâlde onu hemen insanların gözü önüne getirin; belki şahitlik ederler, dediler.
(Sonra İbrahim’i oraya getirtip) -Bunu ilâhlarımıza sen mi yaptın ey İbrahim, dediler. (O da:) -Belki de bu işi şu büyükleri yapmıştır. Haydi, eğer konuşuyorlarsa onlara sorun, dedi.
Bunun üzerine, kendi vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine); Zâlimler, sizlersiniz sizler, dediler. Sonra tekrar eski inanç ve tartışmalarına döndüler:
-Sen bunların konuşmadığını pek âlâ biliyorsun, dediler. İbrahim:
-Öyleyse, Allah’ı bırakıp da, size hiçbir fayda ve zarar veremeyen bir şeye hâlâ tapacak mısınız, dedi.
Size de, Allah’ı bırakıp tapmakta olduğunuz şeylere de yuh olsun! Siz akıllanmaz mısınız, (dedi.)” Enbiya 58-67.
Evet, işte onlar da insandı. Gören, işiten, düşünen, bilirim diyen.
Ne var ki kendilerinin, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Yaratıcısını anlayamamışlardı.
Elleriyle yaptıkları putlara tapıyorlardı.
Konuşamadıklarını da itiraf ediyorlardı.
Onların acziyyeti için bizzat Kur’an’ın verdiği şu örneğe bakalım:
“Ey insanlar! Size bir örnek verildi. Şimdi ona iyi kulak verin. Sizin Allah’tan başka taptıklarınız bir sinek dahi yaratamazlar, hepsi bunun için toplansalar bile.
Eğer sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan kurtaramazlar. İsteyen de âciz, istenen de.” 22 Hac Suresi 73.
İSLÂM, TEK ALLAH İNANCINI HAYKIRIR!
O Allah ki her şeyin yaratıcısı ve idare edicisidir. O’ndan başka ilah yoktur. Eğer olsaydı her şey karma karışık olurdu.
Bunu bizzat Allah’ın kitabı Kur’an şöyle ifade eder:
“Göklerde ve yerde Allah’tan başka tapılacaklar bulunsaydı, gökler ve yerler karmakarışık olup, düzeni bozulurdu.” 21 Enbiyâ Suresi 22.
O’nun varlık ve birliğine deliller o kadar çoktur ki, insan düşününce hayretler eder:
“İnsan, çürümüş, toz toprak haline gelmiş kemiklerini tekrar toplayarak eski haline getiremeyeceğimizi mi sanıyor?
Evet, bizim onun parmak izlerini bile, aynen eski haline getirmeye gücümüz kudretimiz yeter.” 75 Kıyâmet Suresi 3, 4.
Parmak uçlarındaki sanata bakın. İzlere bakın. Suçlular nasıl tespit ediliyor onlarla. İşte Yüce Allah’ın tek oluşunun delili!
Dokunma duyusunu da bir düşünün! Hissiyat nasıl oluyor?
Dil nasıl lezzet ve tat alıyor?
Göz nasıl görüyor?
İnsan anatomisi bir harika değil mi?
Acaba sen, seni Yaratana inanıp O’na kulluk ettin m?
Düşün ey insan!
Bir sanatkârın sanatına bakıp hayretini gizleyemeyen insan, kâinat sanatkârını neden düşünmez?
“Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlara yararlı şeylerle denizde süzülen gemilerde, Allah’ın gökten indirip yeri ölümünden sonra dirilttiği suda, her türlü canlıyı orada yaymasında, rüzgârları ve yerle gök arasında emre amade duran bulutları döndürmesinde, düşünen kimseler için deliller vardır.” 2 Bakara Suresi 164.
Bu gerçekleri düşünerek inanan ve imanını canlandıran kulların durumu ve hayranlığı ise şöyle haber verilir Allah’ın son ve mükemmel kitabı Kur’an’da;
“Sağ duyulular o kimselerdir ki, ayakta iken, otururken ve yatarken (dâima) Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında Allah’ın varlığını ispat için iyice düşünürler ve şöyle derler:
“-Ey Rabbimiz, sen bunları boşuna yaratmadın. Sen batıl şey yaratmaktan münezzehsin. Artık bizi cehennem ateşinden koru.” 3 Âl-i İmrân Suresi 191.
Amin!
İnanmak, tefekkür etmek, yüce Yaratıcıyı severek dua etmek ve O’nun sevgisiyle ağlamak ne güzel!
İSLÂM İNSANA DEĞER VERİR
Yeryüzünün en kıymetli yaratığı insandır. O, eşsiz ve en güzel şekilde yaratılmıştır. Kâinat onun emrine verilmiştir. O olmasa dünyanın ve âlemlerin bir anlamı yoktur. Onu yaratan Allah, ona değer vermiştir. Bunları şöyle haber verir onun Rabbi:
“Şüphesiz Biz insanı en güzel bir şekilde yarattık.” 95 Tin suresi 4.
“Andolsun ki biz, Âdemoğullarını şerefli kıldık. Onları karada ve denizde (bineklerle ve araçlarla) taşıdık. Temiz şeylerle rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın çoğundan üstün kıldık.” 17 İsrâ Suresi 70.
Gerçekten insan kendisine iyi bakmalı, incelemeli ve tefekkür etmelidir. İnce ayrıntıları kaçırmamalıdır. Onu yaratan Allah buna dikkatimiz çeker:
“Kendi bedenlerinizde, ruhlarınızda ve birbirinizde de deliller, ibretler var. Hâlâ görmeyecek misiniz, düşünmeyecek misiniz?” 51 Zâriyât Suresi 21.
Hemen görünenler bile insana yetmez mi?
Göz, kulak, el, ayak, dil, ağız, burun… Sonra iç organlar! Haydi, birisini yap ey insan!
İşte Allah’ın yüceliği…
YAVRULARIMIZA EZBERLETELİM
Rabbim Allah’tır,
O bir tektir,
Eşi benzeri yoktur.
Dinim İslâm,
Kitabım Kur’an’dır.
Peygamberim;
Muhammed Mustafa’dır.
Cennet haktır,
Cehennem de vardır.
Severim Rabbimi,
Tutarım emrini,
Kazanırım Cennetimi.
YARATAN NE GÜZEL YARATMIŞ!
Bir bak, göklerin derinliğine,
Gir, denizlerin enginliğine,
Düşün yerin derinliklerini,
Bulabilir misin en dibini?
Yaratan ne de güzel yaratmış!
Yerleri ve gökleri donatmış!
Şaşarsın, bu nasıl bir sanatmış?
Allah O ki, Bir Tek Sanatkârmış!
Giriver ormanlık arasına,
Hayran kalırsın o havasına,
Dağ, taş, ova, uçan kuşlarına,
Zikreyle Hakk’ı, dal deryasına…