"Ramazan ayı ki onda Kur’an, insanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak indirildi." (2 Bakara 185)
Kur’an ayı olan bu mübarek ay, O’nun tilavetiyle olduğu gibi, yaşayışa dökülüşüyle de bu hâlini ispat eder. İnsanlar sel olur koşar ilk gecesiyle camilere. Yatsı namazı ve teravih kılmaya… Kadınıyla, erkeğiyle… Genciyle, ihtiyarıyla… Kandiller yanar, mahyalar; “Hoş geldin ya Şehr-i Ramazan” diye semayı aydınlatır.
İlk gecesiyle sahur bambaşka bir haz verir insana. O gece oruç için kalkılır. Çocuklar bile bu konuda yarıştadır. O oruçtur ki insana insanlık erdemlerini öğretir. Sabrı, sükûneti, olgunluğu, cömertliği öğrenir kişi onunla. Varlığın farkına varmak, açlığı yaşamakla açları hatırlamak vardır onda. Zekât ve sadakaların neşeyle verildiği aydır o.
Evet, oruç, bu ve benzeri yönleriyle Müslüman için çok büyük bir kazançtır. Bu kıymetiyle birlikte inanan insana tahmin edemeyeceği bir büyük ahiret servetini getirir. Efendimiz (s.a.v) bu gerçeği şöyle haber verir:
“İnsanın her ameline kat kat sevap verilir. Bir iyilik, on mislinden yedi yüz misline kadar katlanır. Allah Teâlâ, “Ama oruç başka. Oruç benim içindir, mükâfatını da ben veririm. Oruçlu, şehvetini ve yemesini benim için bırakır,” buyurmuştur. ” (Müslim, sıyam 164.)
Bu günler cennet kapılarının açıldığı, cehennem kapılarının kapandığı günlerdir. Bu gerçeği Efendimiz (s.a.v) şöyle bildirir:
“Ramazan ayı girdiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır.” (Buhârî, savm 5, bed'ul-halk 11; Müslim, sıyâm 1, 2, 4, 5)
Günlerini oruçla geçirmenin sonucunu da şöyle haber verir Peygamberimiz (s.a.v.):
“Kim, faziletine inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, îmân 28, savm 6; Müslim, sıyâm 203)
Kur’an’ın indirilmeye başlandığı gecenin kadr u kıymetine gelince kendisine verilen büyük değerden dolayı “Kadir Gecesi” olarak isimlendirilir o. O gece ki, “bin aydan” daha hayırlı olarak takdim edilir bizlere. İşte bunun belgesi:
“Doğrusu, Biz, Kuran'ı kadir gecesinde indirmişizdir. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Melekler ve Cebrail o gecede Rablerinin izniyle her türlü iş için inerler. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.” (97 Kadir 1-5)
Zaten farz olan oruç ibadetinin Ramazan ayına mahsus kılınması da, kendisine indirilen Kur’an hürmetinedir ki yukarıda ilk kısmı geçen âyet-i kerimede bu mana açıkça ortaya çıkmaktadır:
“Ramazan ayı ki onda Kur’an, insanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak indirildi. Sizden bu ayı idrak eden, onda oruç tutsun.” (2 Bakara 185)
İşte bütün bunlar bizler için, günahlardan korunarak kurtuluşa ulaşmanın habercisidir. Bunu yüce Rabb’imiz şöyle haber verir:
“Ey İnananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye, size sayılı günlerde farz kılındı.” (2 Bakara 183)
Hâsılı; ismi geçince rahmet, bereket, ikram ve iyiliklerin akla geldiği Ramazan ayı inanan insanlara kazançların en güzelidir. Bir Kadir’i onlarca defa yaşayan insan, seksen üç yıl dört aylık bir ömür dolusu ibadeti defalarca hayata geçirmiş demektir. Yeter ki bizler kıymetini bilelim. Rabb’imiz bu gerçeği bilmeyi nasip eylesin. Bu düşüncelerle Ramazan-ı Şerifiniz mübarek olsun.
ON BİR AYIN SULTANI
Ayların Sultanı olarak bilinen Ramazan, Hak yolcusu olan kulu hedefine ulaştıran en güzel vasıtalardan birisidir. Bu yolculuk denizlerin enginliği, göklerin sonsuzluğunda devam ederken kula, bambaşka bir letafet ve doyumsuz bir haz verir. Bu letafet ve haz onda o kadar çok etkili olur ki ondan ayrılışı büyük bir hüzün olarak yer eder kalbinde. Bütün bunlar Ramazan-ı Şerif'in, sonu bulunmaz bir esrar-ı İlâhîyi nasıl da sakladığını gösterir içinde. Bu esrar-ı İlâhîyi çözümleme gayretinde olan kul, binlerce bininden birini kavrarken yeni binlerin karşısında tecelli ediverdiğine şahit olur.
Kulluk gayretinde olan insanı kemal derecesine çıkarırken, Cemâl-i İlahî arzusuyla yakan bu mübarek ayın kazancı o kadar çoktur ki Habib-i Ekrem (s.a.v)'in lisanından şöylece dökülür onun haberi bizlere:
“İnsanın her ameline kat kat sevap verilir. Bir iyilik, on mislinden yedi yüz misline kadar katlanır. Allah Teâlâ, “Ama oruç başka. Oruç benim içindir, mükâfatını da ben veririm. Oruçlu, şehvetini ve yemeyi benim için bırakır,” buyurmuştur. ” Müslim, sıyam 164.
Yüce Allah (c.c.) ile kul arasında, böylesine bir hoşnutluk köprüsü kuran Ramazan'ın, büyük sermayesi nedir acaba? Onu bu denli kıymetli kılan mana nedir ki? Bakınız bu hakikat şöyle dile getirilir Rabb’imizin Kelâm-ı İlâhî'sinde:
"Doğrusu, Biz, Kur’an'ı Kadir gecesinde indirmişizdir. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Melekler ve Cebrail o gecede Rablerinin izniyle her türlü iş için inerler. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir." 97 Kadir 1-4.
Evet, Kur'an'ın ifadesiyle "bin ay" gibi bir âb-ı hayat iksirini her gelişinde, isteyen her kula sunan Ramazan, aynı zamanda günahları yakıp kül etmekle de tanınan eşsiz bir simadır. Onun cömertliği öylesine engin bir hâle ulaşır ki, içinde barındırdığı Kur'an ayetlerinin deruni anlam ve eşsiz manalarını bire bir anlatmanın heyecanını yaşar âdeta. Bunun içindir ki o, "bin bir sırları" taşımakla görevli ilâhî bir vasıtadır. Bundandır ki ona "Kur'an ayı" denmiştir.
Seksen üç yıl dört ay gibi uzunca bir ömrü Allah'a ibadetle geçirmenin büyük kazancını kula bir gecede sunan Ramazan, gerçekten de "Ayların Sultanı" şanını hak etmiş bir sürur ayıdır.
...
GELDİN Mİ SEN EY ŞEHR-İ RAMAZAN!
Şafaklar kadar ümit yüklü,
Ufuklar kadar apaçık,
Bir dolunay ihtişamıyla,
Bekleriz seni,
Ey Şehr-i Ramazan!
Geceler kadar sır yüklü,
Yıldızlar kadar derin,
Bembeyaz karlar misali serin,
Seni bekleriz,
Ey Şehr-i Ramazan!
Sahurları mana yüklü,
Seherleri gözü yaşlı,
Gönüller sevda dolu,
Seni isteriz,
Ey Şehr-i Ramazan!
Şefkat çağlayanı insanlar,
Sanki rahmet yüklü bulutlar,
Sana yakılır onca ağıtlar,
Seni gözleriz,
Ey Şehr-i Ramazan!
Doyar seninle açlar,
Kalmaz artık açıklar,
Sana yanar yüreği yanıklar,
Gözleriz seni,
Ey Şehr-i Ramazan!
Açlığı hisseder doygunlar,
Barışa koşar kırgınlar,
Kucaklaşır onca kullar,
Gel artık sen,
Ey Şehr-i Ramazan!
Top sesi bekler çocuklar,
Ne de tatlıdır o oruçlar,
Unutulmaz geçse de yıllar,
Haydi, durma gel,
Ey Şehr-i Ramazan!
Mahyaların minarelerinde,
Kandiller yanar seninle,
Ev, çarşı, pazar bereketinle,
Gel gayri gel,
Ey Şehr-i Ramazan!
Bir manasın sen bambaşka,
Kur’an’ı taşırsın âdeta sırtında,
Bir ömür yüklü Leyle-i Kadrinde,
Neredesin sen,
Ey Şehr-i Ramazan!
***
Ufuklara çevrilir gözümüz,
Nurunla dolar her yerimiz,
Bir başkadır sana sevgimiz,
Geldin mi sen,
Ey Şehr-i Ramazan!
Gülecek artık yetimler,
Açacak şimdi o güller,
Bağışlanacak nice kullar,
Geldin mi sen,
Ey Şehr-i Ramazan!
Bir sadâ gelir yanık yanık,
İşte ebediyete uzanan tanık,
Olmamıştı cehennem bunca sönük,
Geldin mi sen,
Ey Şehr-i Ramazan!
Hani günahkârlar, neden suskun,
Günah cîfesi nasıl da durgun,
Meğer şeytanlar zincire vurgun,
Geldin mi sen,
Ey Şehr-i Ramazan!
Aylar arasına rahmetle girersin,
Mağfiret deryasın açıverirsin,
Sonuçta azatlığa koşturursun,
Geldin mi sen,
Ey Şehr-i Ramazan!
Bir ziyafettir akşamların,
Dolar taşar camilerin,
Bambaşkadır teravihlerin,
Geldin mi sen,
Ey Şehr-i Ramazan!
Bir sevinçtir yaşanan sonunda,
Cıvıltılar yükselir sabahında,
Buluşur kullar bayram namazında,
Bayram mı oldun,
Ey Şehr-i Ramazan!