Geçtiğimiz günlerde PJAK, yani İran PKK’sı epey uzun bir aradan sonra durup dururken İran’a saldırdı. 2 İran askeri öldü, 7 asker de yaralandı. PJAK tarafı ne olduğunu anlamaya çalışıp açıklama yapmaya çekindiği sıralarda İran, saldırının PJAK tarafından gerçekleştiğini ve sorumlusunun da “Türkiye” olduğunu ifade eden bir açıklama yayınladı.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi, “Diplomatik kanallardan konuyu Türkiye devletine ilettik. Ankara’dan gelecek yanıtı bekliyoruz. Olayı ciddi şekilde takip ediyoruz. Türkiye’yle ortak sınırımızda bu tip üzücü olayların olmasını istemeyiz” dedi.
Kasımi, İran sınırı içinde barınan PKK’lıların sorulması üzerine “Bu yalanlar yeni değil. Topraklarımızda Türkiye karşıtı herhangi bir terör örgütü bulunmamaktadır” dedi.
Ardından, İran Emniyet Genel Müdürlüğü Sınır Muhafızları Komutanı General Kasım Rızayi, “Kesinlikle bu eyleme sert karşılık vereceğiz. Olaydan Türkiye’yi sorumlu görüyoruz. Diplomatik kanallardan da konuyu takip ediyoruz ve bu konuda ilk adımları da atmış bulunmaktayız” diye açıklama yayınladı.
Bu gelişmeler doğrudan Fetullahçı olan Gülenist gazete ve sosyal medya hesapları üzerinden günlerdir “Erdoğan’ın ikinci evinden Türkiye’ye PJAK suçlaması” olarak verilirken, Erdoğan düşmanlığında ittifak etmiş Fetullahçı güdümündeki Ulusalcılar tarafından ise, aynı başlıklarla servis edildi. “Türkiye, İran olmasın” diye bağırıp namaz kılan Müslümanlar’a saldıran solcuların son yıllardaki İran aşkı tuhaf değil aslında. Müslümanlar’ı İran’la birlikte zanneder sataşırlardı ama şimdi bıraksak onlar Türkiye’yi İran yapacaklar.
Bütün bu tiyatronun birden fazla boyutu ve birden fazla parçası var.
Birinci sebebi İran’ın içi. İran sokakları karış karış bir devrim büyütüyor. İran halkı içten içe Molla Rejimi Diktatörlüğü’nü yıkmanın bir çaresini arıyor ve Tahran yaklaşmakta olan sonucun bal gibi farkında. Bu muhtemel devrimin iç dinamiklerinden birisi de Fars, Türkmen ve Kürt gençlerin üzerindeki Türkiye popülaritesi ve onların ailelerinde olan Türkiye güveni. Özellikle 15 Temmuz’dan sonra çok ciddi boyutlarda artan bu Türkiye sevgisine karşı İran gazeteleri aylarca “Türkiye’yi darbeden İran kurtardı” manşetleri attılar, analizler yazdılar. Gençlerine şunu demek istiyorlardı: “Boşuna Türkiye’ye özenmeyin, Türkiye’yi biz kurtardık.” İran tam da bu sebeple şimdi kendi iç kamuoyuna düşman Türkiye mesajı vermek için kendi askerlerini katlettirdi. Suriye’de birlikte çalıştıkları PKK’ya, Irak’ta birlikte çalıştıkları PKK’ya, yıllardır Kandil’de köşeye sıkıştıkça İran’a kaçıp sığınan PKK’ya yani kendi maşasına kendi askerini öldürttü İran. İran Molla Diktatörlüğü’ne muhalif olan muhafazakârlar da sekülerist muhalifler de ilk defa bir konuda birleşti. “Molla Diktası, İran’ı vuracak kadar gözü dönmüş durumda” diyorlar.
İkinci sebebi ise İran’ın dış politika masalarında Batı’nın gözüne girebilmek için kullanmak istediği Türkiye düşmanlığı kartı. İran bu saldırı sayesinde, “Sormayın bizim de başımız dertte bu Türkler’le, bize terörist gönderiyorlar. Aslında birlikte hareket etmemiz gerekiyor” anlamına gelen ağdalı diplomatik temaslar kurmak için çalışmalar yürütecektir…