Son zamanlarda sosyal medyada yeni bir trend var.

İnanmadığın halde halkın değerlerine sataşmak!

Aslında adamın veya kadının zihniyeti ortada. Kimliğini açık etmiyor, senden gibi görünüp senin dinine saldırıyor.

Twitter’da oldukça kalabalık olan bu grubun 2S taktiğini takip ettiğini görüyoruz. Nedir 2S derseniz? ‘Sinsilik ve süreklilik’ olarak ifade edebiliriz.

Bu takımın düşman olduğu ve takip ettiği ana kurum Diyanet. Senden- benden daha iyi takip ederler, hiçbir hutbeyi kaçırmazlar, hutbeleri sözüm ona açık bulmak için didik didik ederler, Diyanet’in Fetva Hattı’na kurgu sorularla komplo kurar, buradan düzmece haber çıkarırlar vs. İşleri güçleri buna odaklıdır. İşlerindeki bu süreklilik aslında takdire şayandır. Yıllar yılı “görev”lerini hiç aksatmadan yapmışlardır.

Peki bu kesim bu faaliyetlerden sonuç alıyor mu? Bazı zamanlarda algı operasyonlarında başarılı olduklarını söylemek lazım. Amaçları; toplumun inancını sarsmak olduğu için zaten kısa zamanda sonuç almaları mümkün değil. Ancak çabaları, düşük yoğunluklu ama sürekli vuruşlar yaparak uzun vadede sonuç almaktır.

Bu kesimin en son saldırısı Diyanet’in kadına yönelik şiddeti kınayan açıklamaları üzerinden oldu. Diyanet, Efendimiz Aleyhisselam’ın Veda Hutbesi’ndeki sözlerini açıklamalarına taşıdı ve şu aktarımı yaptı: “Kadınların haklarını yerine getirme hususundaAllah’tan korkunuz! Zîrâ siz onları Allâh’ın bir emâneti olarak aldınız.” Bu cümle bir hadis-i şeriftir. Müslüman mü’min kişi ayet-i kerime ve hadis-i şeriflere iman etmiş kişidir. Dinimize göre ayet ve hadisler sorgulanamaz ancak hikmeti aranabilir. Bu imani bir husustur.Kur’an ayetleri aslıyla sabittir, hadis-i şeriflerin ise sahihliğine bakılır. Kaldı ki Veda Hutbesinin sahihliği noktasında şüphe yoktur.

Diyanet dini jargonu kullanarak söylemler geliştirir ve kitlesine aktarır. Gündemimizi işgal eden durum ise inanmayan kişilerin hadis veya ayet kaynaklı aktarımlara itiraz etmesi ve bunu tartışmaya açması.İnançlar, dinler tartışmaya açık unsurlar değildir. Beğenmeyen inanmaz, bu kadar nettir.“Sen neden buna inandın?”demek veya “inandığın şu husus modern dünyaya uymuyor” diye üstenci bakmak, akıl vermeye cüret etmek inanca saygısızlıktır, topluma hakarettir. Bu söylenenler ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez.

“Emanet” kavramı hakkında modern, seküler ve feminist kafa ile akıl yürütenler, “kadın erkeğe neden emanet olsun ki? Kadın özgür bir bireydir, bu kabul edilemez” diye homurdandılar. Bu kesimin niyeti ve kadını nesneleştiren eylemlerindeki çifte standarda değinmeden geçeceğim çünkü bu ayrıca bir yazı konusudur. Onlara cevap olması hasebiyle de değil, biz inananlara yönelik emanet kavramı üzerinden şunları ifade edelim.

Hadis-i şerifteki ‘emanet’ kavramı erkeklere şu mesajı verir; eşinize merhametle davranın. Onlara maddi manevi ikramlarda bulunun. Onlar sizin malınız değildir, istediğiniz gibi kullanıp atamazsınız. Onlar size emanettir. Sizinle hukukları sürdüğü müddetçe onlara iyi davranmak, sizi manevi açıdan yüceltecektir.

İşte bu mesajlar toplumdaki şiddete su serpecek olan ana çözüm yoludur. Bu ilahi mesajlara dil uzatanlara her platformda cevap vermek Müslümanlar’ın görevidir diye düşünüyorum.