Görüntüleri hafızamızda yer edecek iki gelişme…
İki kadın, iki hikâye…
Olaylar, kadınlar üzerinden toplumun resmini veriyor bize.
Biri; güçlünün zayıfı ezdiği bir dünyada eşi tarafından şiddete maruz kaldı, hayatını feci bir şekilde kaybetti.
Diğeri; terör örgütünün çocukları annelerinden kopardığı bir ortamda, hayatı kararan gözü yaşlı bir annenin mücadelesini anlatıyor bize.
Emine Bulut ve Hacire Akar aynı gün gündemimize girdi.
Emine Bulut… Kanlar içinde bir kadın ve on yaşındaki kızı, karşısında “anne lütfen ölme” diyor. Kadını boğazından bıçaklayan cani ise babalık duygusu taşımayan adeta ailenin başına çökmüş bir kâbus.
Bu olay toplumu derinden sarstı. Kimi, zanlının idam edilmesini istedi, kimi çocuğun durumuna kahr-u perişan oldu, kimi olay gerçekleşirken elinde kamerayla çekim yapan kişiye veryansın etti, kimi ise kanlı ve dehşet görüntülerinin yayılmasında etik meselesini tartıştı.
Bu olay üzerinden yetkililer “kadına şiddet konusunda yasal boşluk yok” derken, kadın hakları savunucuları “bakın yürürlükteki yasalar kadını korumakta ne kadar da haklı” derken, çoğu erkek de “tüm erkekleri aynı kefeye koymayın. Önemli olan insan olmaktır” dedi. Vel-hâsılı kelam herkes yine kendi penceresinden baktı, karşısındakini dinlemedi.
Bu olayları cinsiyetçi bakış açısından değil de değerler bazında insani perspektiften değerlendireceğim. Bu sorunların, bu canice hareketlerin, bu dehşet görüntülerin temelinde ne yazık ki merhamet yoksunluğu var. Allah korkusu yüreğinden alınan insanlar, kalpleri taşlaşmış bir suç robotuna dönüşebilir.Tüm insanların başına bir polis dikemezsiniz. Çözüm; karakolları gönüllere yerleştirmektir. Güçlünün zayıfı ezdiği bir toplumda ne kadınlar, ne çocuklar, ne yaşlılar, ne engelliler ne de zayıf düşmüş erkekler güvende olur. Çözüm istiyorsak kuşatıcı olan merhamet dilini kuşanmalıyız. Anne-babalar çocuk yetiştirirken yavrularının kalplerine Allah korkusunu yerleştirmeli, merhameti öğretmeli. Değilse günümüz toplumunda bu olaylar sıradanlaşarak yaygınlaşacaktır.
Gündemimizdeki diğer kadın; Hacire Akar. Onun da hikâyesi de çok sarsıcı. Hacire anne bir oğlunu teröre kaptırıyor. Diğer oğlu da HDP Diyarbakır İl Binası’na giriyor, bir daha da çıkmıyor. Hacire anne çaresiz günlerdir il binasının önünde eylem yapıyor. Yalnız ve yorgun biçimde feryad ediyor, çocuğunu istiyor. Diğer oğlunu da terör alsın istemiyor. HDP yanlısı yayın organlarına konuşan oğul, aile içi nedenlerden dolayı evden uzaklaştığını söylüyor. Peki HDP neden aile içi sorunlara müdahil oluyor? HDP kim ki annelerin yüreğini yakıyor. Kaldı ki oğul acaba hangi şartlar altında o konuşmayı yapmıştır?
Gençler şunu bilmeli ki; huzur, güven, gelecek ailenin şemsiyesi altında ancak gerçekleştirilebilir. Annesinin yüreğini yakıp HDP’ye sığınmakla, devletine ihanet edip teröre yakın olmakla bir gelecek inşa edilemez.
Bu anneler çok şey gördü, çok şey yaşadı.
Gençler! Annenizi dinleyin. Anneleri üzmeyin.