Uzun bir zamandan beri etrafı her türlü entrika ve saldırıyla örülmüş bir Türkiye’yi konuştuk. Fakat artık bu ibrenin tersine dönmeye başladığını gösteren çok güçlü emareler var…
Açıkçası ümitvâr olduğumu ifade etmek isterim. Sayın Erdoğan, “Hesapların üstünde hesap vardır” derken güçlü bir inancı pekiştiriyordu aslında… Erdoğan’ın işi tamamen “Allah’a havale” ederek kendini pasif bir konuma çektiğinden bahsetmiyorum elbette…
Evet, “hesapların üstündeki hesabın” kusursuzca işleyebilmesinin en önemli tarafı, kulunda kendi üzerine düşeni yapmasından geçiyor… İrade üstlenmek, risk almak bunların başında geliyor…
Başarının en önemli anahtarı kararlılık… Nitekim kararlı ve istikrarlı bir irade ile birçok saldırı püskürtüldü… Saldırılar karşı tarafta bir hasar oluşturamazsa kendi kaynağına döner ve orayı çatlatır… Bu çatırdamaların en güçlü sesleri de ABD’den geliyor bu aralar…
ABD’nin bu yolda ilerlemesi durumunda başına geleceklerle ilgili neredeyse “en iyimser konumda olanlar” durumuna düştük sanki zira çok eleştirel bir zeminde kaldığımı düşünmeme rağmen,şimdilerde bazı ABD’li yorumculardan daha iyimser kalabiliyoruz…
ABD’nin bir iç savaşa sürüklendiğini ve bunun da uzak olmadığını söyleyenler bizzat Amerikalılar…
Trump’ın politikalarının bir bumerang etkisiyle kendisini vuracağını, bu satırların yazarı da birçok yayında dile getirmeye gayret edenlerdendir… İlk darbeyi ara seçimlerde alan Trump yönetimi, eğer kendini restore edemez ise hem kendi sonunu hazırlayacak hem de ABD’ye büyük zararlar verecek…
Kaşıkçı cinayetiyle de birçok hesabı bozulan ABD, bir müddet cesur olamayacak; ta ki Türkiye’ye kurulan bu kumpası kamufle edecek “yüksek formasyonlu bir manipülasyon”a kadar… Eğer Suudi Veliaht Prensi kurtaracak bir “aklama” formülü bulabilirlerse onunla ama değilse mutlaka ilişkileri temizleyecek uygun bir isimle yürümenin yollarını bulup yeni bir “oyun” planı geliştirene kadar da epey zamana ihtiyaçları var…
Meselenin merkezine Katar krizini aldığınızda ne denli bir oyunun bozulduğunu çok daha net bir şekilde görebilirsiniz. İşte bütün bu zemin üzerinden bakıldığında bütün hesaplar bozulmuş durumda. Fakat buradan ortaya çıkacak fırsatlar sadece organize olabilen, karalı bir lidere sahip toplum için bir anlam ifade eder. Yatarak bekleyen bir toplumun buradan elde edeceği hiçbir şey yoktur…
Krizler eğitim imkânlarını yok ederler; kendi şoklarıyla toplumu esir alarak… Bu nedenle dingin ortamları heba etmemek gerekir… “Tehlike savuşturuldu” diyerek eski hale dönmek bir sonraki krizin habercisidir…
Dinginlik sadece krizler sonrasında değil, çok aksiyoner geçen zaman dilimlerinden sonra da anlamlıdır… Maruz kalınan yoğun bilgi akışını demlendirerek içselleştirmeye yardım eder…
Son dönemde yaşadığımız sıkıntıların da çok aksiyoner zamanların bir muhasebesi olarak önemli olduğunu düşünüyorum… Ama bu muhasebe zamanlarının bir dayatma ile değil de planlanmış olarak yaşanması çok daha önemlidir… Hatta en lezzet alınan şeyler bile bir dinlenmeye ihtiyaç hissediyor; bal tadında da olsa… Nitekim “Hoşnutluk da ara sıra dinlenmeye ihtiyaç duyar” diyor Wilhelm Schmid…