Hayat, hızlı bir şekilde akıp geçiyor.
Yaşadıklarımızın, başkalarına yaşattıklarımızın, yaptıklarımızın ya da yapamadıklarımızın, pişmanlıklarımızın, sevinçlerimizin, gururlarımızın ve hüsranlarımızın izleri içimizde derin bir yerde kalıyor.
Geçmişimiz, adeta gölgemiz gibi bizi takip ediyor.
Bazen geçmişe hapsolmuş gibi hissediyoruz kendimizi.
Ondan kurtulamıyor, ondan azade olamıyoruz.
Her anımız, yaşadığımız anılarla şekilleniyor ve bizi gergef gibi dokuyor.
Hayat serüvenimiz, bilinmez bir geleceğe doğru uzanırken, zaman her gün biraz daha azalıyor.
Zaman, insanın en değerli sermayesidir.
O kadar çok pişmanlıklar yaşıyoruz ki, keşke zamanı geriye doğru çevirebilsek ve hatalarımızı düzeltebilsek diye düşünebiliyoruz.
İnsan hatasız bir varlık değildir.
Ancak hatasından ders çıkarabilen, hatalarının farkında olarak özür dileme cesareti gösterebilen bir varlıktır.
Hüznü değil, huzuru istiyorsak, hatalara takılıp kalmak yerine, hataları tekrar yapmamaya özen göstermeliyiz.
Kalbimize huzur veren şeylerle ve sevgi dolu ilişkilerle daha fazla mutlu oluyoruz.
Huzur verdiğimiz kalplerle etkileşimde bulunmak, bize büyük bir memnuniyet ve anlam katıyor.
Hayatın hızlı akışında, geçmiş deneyimlerimizden ders çıkararak ve anıları değerli kılarak, sevgi ve şefkatle ilerlemeyi bilmeliyiz.
Sevgi ve şefkat, iki sihirli sözcük.
Sevgi ve şefkatle yapılmayan hiçbir iş başarıya ulaşamaz, bereketli olmaz.
Ama işin içerisinde sevgi varsa, olay bambaşka bir hal alır.
İşte huzur insanın severek yaptığı, sevildiği ve sevdiği anlarda ortaya çıkar.
Hayatta insan tek şey istese, bunun adı huzur olmalıdır.
Huzurun olmadığı yerde neyin olduğunun ne önemi var ki!
Kendimize ve başkalarına huzur veren eylemlerimizle, geleceğimizi şekillendirmeli; yaşamın sunduğu değerleri daha derin bir şekilde hissedecek süreçlere kendimizi kapalı tutmamalıyız.
Huzuru yakalamak, iç huzurumuzu bulmak ve paylaşmak için sürekli bir çaba içinde olmalıyız.
Huzurlu olmayan huzur veremez.
Kendi içimizdeki huzuru keşfetmekle birlikte, başkalarına da huzur verebilmek büyük önem taşır.
Huzurun kaynağı sevgi ve anlayış olduğunda, yaşamımızda derin bir anlam ve tatmin buluruz.
Huzurlu olmak istiyorsak, kin ve nefreti değil, sevgi ve şefkati işin temeline koymalıyız.
Her birimiz, huzuru yaymak için sorumluluk almalı ve sevgi dolu bir dünya inşa etmek için birlikte çalışmalıyız.