Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri öncülüğünde Katar’a kuşatma uygulayan ve Doha’yla ilişkilerini kesen ülkelerin bu hamlesi başarısız olmaya mahkûm.

Bunun birkaç nedeni var.

Birincisi, kuşatma girişimi hiçbir şekilde haklı ve ahlaki gerekçelere dayanmıyor.

Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem, münafığın başlıca alametleri arasında yalan söylemeyi ve husumette fücuru, yani düşmanlıkta aşırı gidip haddi aşmayı da sayar.

Son günlerde Körfez’in doğu kıyısında yaşananlarda bu iki çirkin hasletin zirve yaptığına şahit oluyoruz.

Krizin nasıl başladığını hatırlayalım.

Katar Haber Ajansı’nın internet sitesi bilgisayar korsanlarınca ele geçirilmiş ve Katar Emiri Temim Bin Hamed El Sani’nin yaptığı iddia edilen asılsız açıklamalar sitede yayınlanmıştı.

Sonra Suudi Arabistan ve BAE medyasında gerçekte yapılmamış o açıklamalar ileri sürülerek Katar’a yönelik büyük bir saldırı başlatıldı.

Katar Haber Ajansı’nın sitesinin ele geçirildiği ve açıklamaların siteye Rus hacker’lar tarafından yerleştirildiği FBI’ın da katıldığı soruşturma sonucu kesinleşti.

Doha’yla ilişkileri iyi olan Rusya’nın bunu yapması için herhangi bir gerekçe yok.

Şüpheler Suudi Arabistan’ın veya BAE’nin ya da her ikisinin birlikte para karşılığı bu işi Rus hacker’lara yaptırdığı yönünde.

Krizin başından beri yaşananlar da bu şüpheyi güçlendiriyor.

Yani Katar’ı hedef alan saldırı tümüyle yalan üzerine kurulu ve Doha’ya yöneltilen suçlamaların aslı astarı yok.

Mevcut krizi kasıtlı olarak çıkaran Riyad-Abu Dhabi ekseni Katar’ın boyun eğmemesi üzerine çılgına dönmüş bir halde hamle üzerine hamle yapıyor.

Katar’a düşmanlıkta o kadar ileri gidiyorlar ki insan ister istemez, “Yuh artık! Bu da yapılır mı?” diyor.

Kocası BAE vatandaşı Katarlı bir kadın, bebeğiyle birlikte Katar’daki akrabalarını ziyarete gitmek için havaalanına gittiğinde bebeğin ülkeden çıkması engellendi.

Gerekçe olarak bebeğin BAE vatandaşı olması gösterildi.

Havaalanında anneyle bebeği ayırdılar ve Katarlı anne bebeğini bırakıp gitmek zorunda kaldı.

Bahreyn, 20 yıl önce Katarlı kocasından ayrılan Bahreyn vatandaşı bir kadının Katar vatandaşı olan kızından ülkeyi terk etmesini istedi.

Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn’de Katar’a sempati duyanların beş yıldan başlayan hapis cezalarına çarptırılacakları açıklandı.

Riyad, ülkedeki otellere ve kafelere El Cezire kanalının kesinlikle seyrettirilmemesi talimatı verdi.

Suudi Arabistan’daki hastanelerde yatan Katar vatandaşı hastaların dışarıya atıldıkları haberleri geliyor.

Yani ellerinden gelse Katar’ın havasını ve suyunu dahi engelleyecekler.

Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır aralarında Şeyh Yusuf El Karadavi’yi ve Katarlı hayır kurumlarını terör listesine aldı.

Yusuf El Karadavi iki ay önce Mekke’de Rabıta’nın konferansına katılmış ve Suudi Arabistan Müftüsü Azbülaziz Âlu’ş Şeyh ile yan yana oturup sohbet etmişti.

İki ay içinde terörist olmasını gerektirecek herhangi bir eylemi ya da söylemi bulunmuyor.

Birleşmiş Milletler ile birlikte ortak projeler yürüten ve İslam ülkelerinde binlerce yetime sahip çıkan hayır kurumlarının terör listesine alınmasının husumette fücurdan başka hiçbir açıklaması yok.

Krizde bugün gelinen nokta şu:

Katar saldırının ilk şokunu atlattı ve rüzgâr tersine döndü.

Ankara’nın net ve güçlü bir şekilde Doha’nın yanında yer alması oyunu bozdu.

Suudi Arabistan ve BAE, Katar’la ilişkilerini kesmeleri için Arap ve İslam ülkelerine yoğun bir şekilde baskı yapıyor.

Fakat istedikleri sonucu elde edebilmiş değiller.

Peşlerine takılanların herhangi bir ağırlığı yok.

Zaman, Katar’ın lehine ve krizi başlatanların aleyhine işliyor…