Doğan medyanın amiral gemisi Hürriyet gazetesinin editör tavrındaki değişiklik, Aydın adına yazılmış çağrı mektubu, Özkök ve Ahmet Hakan gibi geminin ağır toplarının yazılarındaki yumuşama derken yaşanan bu yön değişikliği herkesin dikkatini çekmeye başladı. Benim ilgilendiğim bunu niye yaptıkları değil. Rol yapıyorlarmış aslında, dört seneyi garantileyen AK Parti’yle didişmekten zarar edeceklerini anlamışlar, onlarda FETÖ’nün kaybettiğini görmüşler ve sair… İşte ben bunların hiçbiriyle ilgilenmiyorum hatta önemli de bulmuyorum. Ben hâlâ Hürriyet’in önemsemiyor olmasının bir aşağılık kompleksinden kaynaklandığını düşünüyorum. Özkök demiş ki; “bundan sonra yapılan iyi şeyleri kabul edeceğim”. Hiç kimse de kalkıp bu adama dememiş ki sen kimsin? Ne ara onay makamı oldun? Senin onaylanman ne ifade eder? Karşı çıksan ne yazar, kabul etsen ne yazar? Ne kadar can sıkıcı bir durum Hâlâ Hürriyet’in övgüsüne seviniyor, eleştirsene takılıyor olmamız. Allah bize şifa versin.

Üstelik; Özkök bir şeyi şevkle onaylarsa ben o yapılan işten şüphe bile ederim. Hürriyet’in övgüsü ancak yeniden gözden geçirmek için “şerh” anlamına gelir.

Anadolu’da hızlı karar vermek için kullanılan geleneksel bir terazi vardır. “Aman ha bunların övdüğünden hayır gelmez” denir. Hürriyet değişebilir de benim elimde hâlâ duruyor o terazi.

——————————————————————————————

“Sonucun hayalini kurarak çalışmak boşuna yorulmaktır evladım”

Başarmayı, mutlu olmayı, kazanmayı, iyileşmeyi umut etmek değil üstadın kastettiği. Kafayı neticeye takmış olanlara söylüyor. Çünkü aslında sonuç diye bir şey yoktur. Her sürecin içinde sayılamayacak kadar çok neticeler vardır. İlham anı, hayal kurma,  niyetlenme, O gayret anı, sabretme, emek verme, bekleme, umutlanma, hayal kırıklığı, yeniden başlama hülasa yani süreç neticenin kendisi. Hepsi bu! Süreçteki her hangi bir an neticedir ve başka bir neticeyi doğurur bizde yağlayabildiğimizi yaşarız. Sonucu kafaya takmanın tehlikesi ben sıkıldım diye işleri yarım bırakan çocukların yüzlerinde okunabilir.

——————————————————————————————

Teröristle mücadele ettiğimiz için teröre yeniliyoruz

Teröristle mücadele edilmez. Terörist etkisiz hale getirilir ve konusu kapanır. Yakalama, öldürme, korkutma ya da kovalayıp kaçırma arasında duruma göre tercih yapılır ve harekete geçilir. Bu bir mücadele değil müdahaledir. Teröriste müdahale edilir, mücadele teröre karşı verilir. Bu noktada hedefin FETÖ, PKK, IŞİD olması hiçbir şeyi değiştirmez. Terörist terörün enstrümanı. Bir meydanda kendini patlatana canlı bombayla, Başbakan’a iftira edip kelepçe takmaya gidiyorum diyen bir savcının ve savcının odasını basıp katliam yapan bir militanın düşünme mekanizmasında çok büyük farklar yok. Müdahale ve mücadele açsından da fark yok. İster savcı katleden bir terörist olsun, isterse Başbakan’ın odasına dinleme cihazı koyup tutuklamaya gidiyorum diyen savcı olsun fark etmez; terörle mücadele sırasında ikisi de aynı zanda zayıflar. PKK’lı bir terörist etkisiz hale getirdiğinde aynı anda IŞİD ve FETÖ’de zayiat vermiş oluyor.

——————————————————————————————

Yarı ölü bir şehir efsanesinin son çırpınışları 

WhatsApp’ta (telefondan mesajlaşma programı) dolaşan efsaneye göre adamın biri taksilere binip seçim sonuçlarını değerlendiriyormuş ve AK Parti hakkında tezvirat yayıyormuş. Siyasete yeni giren herkesin aklına gelen ilk çılgın proje taksiciler üzerinden dedikodu yayma fikridir. Bir abi kenara çekilir ve kimsenin aklına gelmeyen şahane propaganda fikri kısık sesle anlatılır. “Abi taksilere binelim. Ben şu partiye oy vereceğim diye yayalım. Hea abi? Ne dersin?” bu diyalog 80’lerden bu yana teşkilatlarda on binlerce gencin kendi siyasi deha hissetmesine sebep olmuştur herhalde? Her neyse, bu efsane biraz makyajla yeniden güncellenmiş bir halde bu sefer WhatsApp diyarlarında görünmeye başladı. Dolaşan efsane şöyle; Taksiye binen sarışın beyaz Türk, AK Parti’li olduğunu ve binlerce dolar kazandığını söyler Haksız kazançla yaptığı servetini nasıl çarçur ettiğini pervasızca anlatır ve AK Parti’li Taksici kendini kandırılmış hisseder. Sarışın dahi taksiden iner. Bu sırada taksici AK Parti’ye oy vermenin pişmanlığı ile trafiğe karışır. Güler misin ağlar mısın? Bunu yazan gencin bu fikri orijinal sanması normal herkes aynı yerden geçer. Bunu orijinal hatta tehlikeli zannedenler bence daha komik.