8 Haziran günü durup durup ‘Vay be, AK Parti tek başına iktidar değil’ deyip ekliyordum arkasına, ‘Çok kötü oldu… Çok…’

O günden 1 Kasım’a kadar kaç defa tekrarladığımın sayısın bilmiyorum.

7 Haziran günü, ‘Hakan ve Erem’in’ içini rahatlatmak için söylediğim, ‘kesinlikle bir koalisyon olmayacağı, erken seçime (Reis ‘tekrar seçim’ dedi ki, doğrusu oydu) gidileceğini ve AK Parti’nin tek başına iktidarından başka bir yol olmadığını anlatsam da, ‘Ak Parti’nin tek başına iktidar olamayışına bayram edenleri gördükçe de kahroldum, üzülenleri gördükçe de kahroldum.

Canan, esef ve hayal kırıklığı dolu terane gibi tekrarladığım sözleri her duyduğunda benimle birlikte kederlendi.

Kızlarım, halimi komik bulup gülüştüklerinde onlara, kederimin neye tekabül ettiğini anlattığımda anladılar ve duama katıldılar.

PeKaKa’nın siyasi uzantısı HDP’nin, hainlik yaptığı devletin güç ve imkânlarına kavuşması ve CHP’nin koalisyonla bile olsa iktidar yüzü görmesinin önünü, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin seçimin ilk günü koyduğu net, uzlaşmasız ‘aslacı’, ‘hayırcı’ tavrı kesse de, kendini bu ülkenin sahibi sanan, şahsiyetsiz, bayağı, terbiyesiz, sanatçı sosyalistliberalkemalist-ulusalcılaikpkkchpftö bozuntularının alayları, lağım gibi ağızla vaaz eden, kendini ilahiyatçı, en iyi Müslüman gibi pazarlayan bir din herifinin, bulunduğu topluluk içindeki genç kız, delikanlı ve kadınların varlığını hiçe sayarak en pis, en avami küfürlerinin önünü kesemedi.

Kendilerini modern, ilerici, aydın, laik, medeni olarak kıvançla tanıtıp ağızlarından lağım akan güruhların, demokrasi ve laiklik havarilerinin hayasızlığı sınır tanımadı.

Kendileri gibi olmayanlara, en ağır hakaretleri etmeyi bir maharet sanan zevatın, medyadaki uzantısı tetikçi kalemlerin terbiyesizliklerinin de onlardan aşağı kalır yanı yoktu.

PeKaKa’nın siyasi uzantısı HDP’nin barajı aşmasını fırsat bilen, yazmaya kalksam uzun bir paragraf tutacak bilumum üç harfli uzantısı KCK, HPJ, HPG, YPJ, PYD, YPD, YDG, KHK, PDK, PŞK, DBP gibi örgütler hareketlendi, bir canlılık geldi, DBP hızını alamadı özerklik ilan etmeye başladı orada burada.

HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ, resmen Devrimci Halk Savaşı’nı dile getirdi.

Kahpe silahlar konuşmaya başladı.

İç savaş tehditleri, iç savaş tetiklemelerine vardı.

Binlerce cana mal oldu.

Yüzlerce memleket çocuğu şehit düştü.

Devrimci Halk Savaşı çağrısına halk desteği bulamayanlar, teröristlerini Mehmetçik’in perişan etmesiyle yeniden barış, özgürlük söylemlerini kullanmaya başladılar.

Hafızalara, yüzlerce insanın ölümüyle sonuçlanan katliam alanına, bir gün sonrasında HDP Eş Başkanlarının, şenlik içinde, keyifleri yerinde eğlenerek, ağızları kulaklarında yürüyüşleri kazındı.

O katliam, 1 Kasım seçimlerinde siyasi güçlerine güç katacaktı. Emindiler ve gizleyemedikleri sevinç ve pişkinlikleri mide bulandırıcıydı.

AK Parti tek başına iktidar değildi.

Sosyalistliberalkemalistulusalcılaikpkkchpftö işbirliği vazife başındaydı.

Uykularım kaçıyordu.

Kederli ve endişeliydim.

Ortadoğu’nun mazlum çocuklarının umudu için.

Suriye için,

Filistin için,

Doğu Türkistan için,

Saraybosna için,

Irak Türkmenleri için,

100 yıl boyunca cumhuriyetten, demokrasiden dem vuran, kendilerini bu ülkenin banisi gören Kemalist oligarkların üçüncü sınıf insan muamelesi yaptığı, sürü, aptal, karnını kaşıyan adam, bidon kafalı diye aşağıladığı güzel, arifan memleket garip, gurebası için,

Anadolu’nun merhametli topraklarına gelmiş öksüz, yetim, dul, 3 milyon Suriyeli için,

Çocuklarımın geleceği için…

AK Parti tek başına iktidar.

‘Çok iyi oldu… Çok… İnşallah.’

Alnı secdeye varan, ‘İlây-ı kelimetullah ve Nizâm-ı Alem’ kelâmını, kemâl ile dilinden düşürmeyen bir Reis ve bir Başbakan ile yeniden.

Elhamdülillah!