İleri uygarlıktan bahsedenler’ üstünlüğü sadece ‘teknoloji’ olarak görmüyor.

‘Sanatı da’ katıyor işin içine.

Yani, ‘ileri teknolojin olacak’ ama, ‘kültür ve sanatta da ileri uygarlık düzeyinde’ olacaksın.

Halkın, bilim ve teknolojiye ‘itibar’ ederken, sanatın da ‘hakkını’ verecek.

Bir sanatla ‘iştigal’ etmese bile, ‘sanattan anlayacak ve kıymetini bilecek.’

Bunlarla alâka ve irtibatın ‘insanlık medeniyeti makamındaki yerini’ belirleyecek.

Bilim ve teknoloji kadar, sanat da, gelişmişlik düzeyini belirlemede mühim bir faktör.

Sanat üzerine hasbelkader kelam etmeğe çalışıyorum.

Sanatın ‘bir türü’ üzerinden konuşmak, meselâ, ‘sadece şiir’ üzerinden konuşmak ‘noksananlaşılmaya’ sebep olur kaygım, sanatın ‘bir türü’ özelinde değil de, ‘genel bir sanat’ bakışına yöneltiyor beni.

Bu da işi kolaylaştırmıyor.

‘Sanat ve bilimin’ gerekliliğine dair bütün konuşmalar bir yere varıyor.

Bir toplumun bütün ‘aklı başında bireyleri’ ilim, bilim ve sanat aşkı ile mücehhez olmalı.

Değilse, yalnızca kendi ‘entelektüeller ve elitistleri’ nazarında değil, başka milletler nazarında da noksan sayılıp eleştiri odağı oluyorlar.

Bu aşamada ‘Hangi sanat?’ diye sormak hakkınız?

Sorduysanız, ‘hoşgeldiniz hır ve çatışmanın merkezine.’

Geleneksel sanat mı?

Modern sanat mı?

Yoksa postmodern sanat mı?

Anlıyoruz ki, ne yaparsak yapalım işin içinden ‘sadece sanat’ algısıyla sıyrılıp çıkamıyoruz.

‘Geleneksel sanat’ bile kendi içinde ‘tartışmalı.’

Halk sanatı mı?

Saray sanatı mı?

Dinin tesirindeki tasavvufi sanat mı?

‘Sanat sanat içindir, sanat halk içindir’ tartışmaları bu anlamda noksan.

‘Sanat din içindir’ de dahil edilse yeri.

‘Buyurun, çıkın işin içinden.’

Sanat görüldüğü gibi, bir şekilde, daima bir anlayışın ‘hegemonik’ tehdidi altında.

Bu bir dilemma.

Sanat üzerinde ‘hegemonya kurmak isteyenlerin tehdidine’ maruz kalan ‘sanatçı ve sanatının’ dilemması.

Halkı, ‘sanat ile alâkasızlığı’ üzerinden aşağılayanların, ‘halkın itibar ettiği’ sanatlara pek metelik vermediği ve horladığı da bir hakikat.

Halkın ‘iltifat gösterdiği sanat eserleri’ arasında yaygın ‘kitsch’ tanımı.

Ayrım ve horlamaları yapanlar yalnızca ‘entelektüeller ve elitler’ değil.

‘Dindarlar da’, ‘dinireferans’ almayan sanatları ‘sanattan bile’ saymıyor.

Durum karışık.

‘Sanatı olmazsa olmaz’ kabul etmek yetmiyor.

Sanatın ‘olmazsa olmazlarının sınırlarını keyfiyetle’ çizmek istiyor birileri.

Bir sanat türü ve eserine olan beğeni keyfiyetini kastetmiyorum. Yoksa sanat elbette bir keyfiyet işi.

‘Sanatçı ve sanatının dilemması’ en başında ‘muhatabını’ belirlemekle ve seçme kaygısıyla başlıyor.

Ne yapsa, ‘duvara toslamaktan kurtulması mümkün değil’ böyle bir ‘tercihle’ yüz yüze gelen sanatçının.

Halkı tercih etse, tedavüle sokacağı sanatın pahasını da, temasını da ‘halk içinde muteber olana göre’ belirlemek durumunda.

İşin esası, ‘sanatçı’,‘herhangi bir beğeninin iltifatına mazhar’ olma ‘kaygısı’na kapıldığında, ‘sanatını, kimliği ve kişiliğini de’ tehdit ve töhmet altına sokuyor.

‘Başat beğeniye’ göre yapılan ‘sanat’, ‘başat beğeni hazretlerinin’ kölesi olur. ‘Neyin sanat olup olmadığını’ onun keyfiyeti belirler.

Halkın alım gücü ve beğenisine uygun olan ile elit bir kesimin alım gücü ve beğenisine göre olan sanatın ‘nitelik olarak farkı’ sanatçı açısından ‘daha az emekle az, daha çok emekle daha çok maddi gelir’ sağlamaktan başka ne olabilir ki?

‘Bu kaygıyla yapılan, hızlı, ucuz, taklit edilmiş yahut çoğaltılmış, ortalama beğeni hatta daha azını hedefleyen, halkın itibar ettiği sanata ‘kitsch’ denilmiş.’

Tam tersi kaygıyla yapılan ‘diğerine de’ bir tanım bulmak gerek.

Zengin elitlerin ödeme kabiliyetine uygun, çok emekle yapılmış olması durumu kurtarmaz. O sanat da ‘kitchs’ olma tehdidinden kurtulamaz.

Daha beteri, sanatçının, ‘sanat eserinin temalarını’ ‘ait kültürden’ (yakıştırıldığı kültürden de diyebiliriz) ‘çıkarmayışını’ garipseyen ve bunu sanatının ‘olmazsa olmazı’ gibi ‘gören anlayıştır.’

Bu anlayış ve çabaya bir ad bulmam gerekirse ‘kitsch beğeni ve kitsch fikir’ desem yakışmaz mı?

‘Kitsch sanat varsa kitsch beğeni ve fikir de vardır.’ Sanat eserini ‘paşa keyfinin’ beğenisiyle ‘aidiyetini sorgulamak ve kategorize etmek’, ‘sanatın cihanşümul kriterlerine değil’, ‘kendi ideolojisinin estetik felsefesinin hegemonik tavır ve tutumunun klişesinden çıkamayan fikir, beğeni ve bakışlara da’ ‘kitchs’ desem kim itiraz edebilir?

Meselâ, inançlarına dair tema ve jargonları üzerinden Müslüman şairleri ve şiirlerini sorgulayan ve şiirlerini ‘kitch şiir’ olarak yaftalayarak had bildiren ‘Hilmi Yavuz’un’ itirazı olur mu?

Olsa kaç yazar ayrıca?

‘Kitchs’ fikir ve yaklaşım olduktan sonra.