Bahar gelmiş, öyle diyorlar. Doğrudur. Doğa yalan söylemez. Laleler öyle diyor, erik ağacı öyle, nar çiçeği öyle, hanımeli öyle, kuzular öyle…
Bize de geldi mi? Bize, yani insanoğluna. Gelmiştir. Gelmiştir de, gelen aynı bahar değildir.
Buyurun size bir bahar meselâ.
Kürdistan Halk Savunma Güçleri Merkez Karargâh Komutanı Murat Karayılan geçen gün uzun mesafeli telsiz aracılığıyla seslendiği HPG militanlarına “Bahara girdik; eyaletler de artık destek sunmalıdır. HPG artık devreye girmeli” diyerek ilave etmiş: “Nasıl ki Kenan Evren 72 saatte gerilla hareketini bitireceğini ilan ettiyse ama bitiremediyse, bugün de aynı şekilde Erdoğan da Kürt Özgürlük hareketi karşısında sonuçsuz kalmaktadır ve yenilecektir”
Stratejisini Erdoğan düşmanlığı üzerine bina eden PKK’nın hıyanetten, yıkımdan, ölümden başka bir şey vâdetmeyen baharı.
Şimdi Karayılan’ın baharıyla, yüzlerce şehidimizin yakınlarının yaşadığı mevsim nasıl aynı olabilir? İnlerinden çıkmak için karların erimesini bekleyenlerle tarlasını ekmek için baharı gözleyenlerin karşıladığı günler aynı takvimde midir?
Bir de Arap Baharı vardı. Diktatörler gidecekti sözde, rejimler demokratikleşecekti. Öyle demişti emperyalistler. Yalandı… Onlar erik ağacı değildir, nar çiçeği değil, daima yalan söyler.
Cemreler düştü ama bahar daha yüzünü gösteremeden kara kış coğrafyayı yeniden esir aldı. Bomba oldu Mısırlının baharı, ölüm oldu. Suriye karakışı bile arar oldu.
Baharı beklemek yerine bizatihi bahar olmaktan başka çare yok.
Tuzakları boşa çıkarmanın yolu her şeye rağmen bahar olmaktan geçiyor.
Rabb’im zaten donatıyor doğayı belki beli bükülmüş bir ihtiyarın duasına belki de bir şehit çocuğunun gözyaşına hürmeten.
Ülkem cennettir, taze biçilmiş çim kokar.
Erguvanlar süsler Boğaziçi’ni. İstanbul biraz laledir, biraz erguvan.
Biz lale dikelim bomba atanlara inat.