Allah’a kulluk üzere salih amellerle yaşamak güzel şey ama sadece bu yeterli değil tabii ki. Bir de Hakkı ve sabrı tavsiye gerek. İşte Asr Suresi de bu hakikati hatırlatır bizlere. Bunun en güzel örnekleri de peygamberlerdir tabii ki. Onlar Allah’ın bu hususla görevlendirdiği özel kimselerdir. Onlara tabi olarak nice âlim ve salih insanlar da bu görevi ifa etmek için ellerinden gelen gayreti göstermişlerdir. Bunlar toplumlara yön veren örnek kişilerdir.

Allah rızasını hedef edinerek Allah’ın kullarını Allah’a yönlendirmeye çalışırlar. Cemiyetlerin kötülüğe gitmemesi için gayret ederler. Anlatırlar, yazarlar, çizerler. İlim ve hikmetle nesillerin temiz yetişmesine çalışırlar. Ta çocukluğundan itibaren onları düşünerek eğitim müesseseleri açarlar, yönlendirir, yetiştirirler. Anne babaları bu konularda uyarırlar. İşte bizlere düşen bu insanların daha yaşarken kadr-u kıymetini bilmektir.

Allah'a bu şekilde gönül veren insanların hayatını okumalı, onlardan ibretler almalıdır.

 Âriflerden bir zâta sormuşlar:

 -Bize ne tavsiye edersiniz efendim? Şöyle cevap vermiş: Hayatınız 3 şey üzerinde olsun.

1-Allah'a ibadeti ve Rasulullah'ın Sünnetlerine ittibayi ihmal etmeyin.

2-Ailenizin helâl rızkı için çalışın, orta halli harcayın ama onları Allah'ın emrince yetiştirin.

3-Allah yolunda hizmeti unutmayın. İlme, âlimlere ve hayır kurumlarına her yönüyle destek olun. İnsanları Allah yoluna çağırın. Unutmayın ki, onlar, mahşer günü sizden davacı olacaklar.

ALLAH DOSTLARI

Evet, ALLAH dostlarını öğrenmek lâzım. Onlara yakın olmak lazımdır. Zira bu durum Peygamberimiz sallallahü aleyhi vesellem Efendimiz’e basamak teşkil eder. O'nun hayatına yaklaştırır. O'nun sünnetini öğretir. O güzeller güzeli Sultanımızın sevgisini, gönüllere perçinleştirir. Bunun için takva sahibi âlimlere, velilere pek çok ihtiyacımız var. Çünkü onlar âlemin direkleridir. Rabbimiz sayılarını arttırsın.

Mü'min kardeşlerim! Biliriz ki dünya fanidir. Bizler de bu fani âlemden, beka âlemine doğru giden birer yolcuyuz. Can tende iken, son nefese gelmezden önce, hakikati anlayalım. Günah bataklığında isek, tevbe temizliğiyle pırıl pırıl olalım, Hakk’ın nuruyla nurlanalım. Gücümüz yettiğince Allah (cc) yolunda yürüyelim. Ama tevbe ipini hiç bırakmayalım. Gönlümüz O'na açık olsun, lisanımız O'nu ansın ve O'ndan mağfiret dilesin. Cenab-ı Hakk’ın akıllar almayan sonsuzluktaki lûtuf ve ihsan kapısından ayrılmayalım. Unutmayalım ki kabahat ve günahlarımızı O'na itiraf etmek, göğüslerimizde tarifi imkânsız bir huzurun varlığını bizlere hissettirecektir.

TAKVA NEDİR?

Takva en kısa anlatımıyla Allah’ın istediği şekilde yaşamaktır. Kur’an Allah’a ulaşmak isteyenlere yol göstericidir.

“Bu (Kur'an-ı Kerim) doğruluğunda şüphe olmayan bir kitaptır. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet rehberidir.” (Bakara 2)

Sünnet ise O’nun hayata geçirilişinin en güzel örneğidir. Bunun için her ikisi birbirinden asla ayrılamaz.

İslâm toplumunda insanları tartan biricik terazi; takva'dır.

Üstünlüklerini belirleyen yegâne ölçü birimi yine; takva'dır.

Zira onlar Allahu Zü'l-Celal'in sevgisini ister:

"- Muhakkak ki ALLAH takva sahiplerini sever." (3 Al-i İmran 76.)

Takva mü'minin bütün hayatını kuşatır. Öyle ki; varlığını-yokluğunu, acısını-sevincini, yalnızlığını-beraberliğini, çobanlığını-başkanlığını hâsılı bütün halini kontrol eder.

Eğer insanlığın gayreti ve gayesi bu olsa, bütün çekişmeler sona erer ve herkes bir diğer kardeşini düşünür. Bir mü’min ki; hayatını idame ettirirken takva ölçülerine uyar, insanların ölçüsünü belirler iken de, yine takvayı göz önüne alırsa boşa gitmeyen bir hayat yaşamış olacaktır.

MÜ’MİN KULUN ASIL MAKSADI

Mü'min kulun asıl maksadı Rabb-ı Zü'l-Celal'inin sevgisine erişmek değil midir? Bu gayeye matuf olarak, O'nun emirlerini yerine getirir, yasaklarından kaçınır. Hatta kullara iyiliği emretmek ve kötülüğü yasaklamayı da ihmal etmez. Yani mü’min kardeşlerini doğruluğa ve Hakk’a çağırır.

Müttaki insan; insanları aldatamaz, haram yiyemez, kumar oynayamaz, içki içemez, ailesine karşı görevlerini yerine getirir. Anne-babasına "öf bile diyemez. Namusa göz dikemez. Devlet malında tüyü bitmedik yetim hakkının olduğunu idrak ederek, ona zarar veremez.

Bütün bu hasletler cemiyetlerin huzuruna ve milletlerin istikbaline en uygun hakikatler manzumesi değil midir?

Bu faziletlerin en bariz misalini yaşayan Rasûlüllah (sav), Ashab-ı Kiram ve Selef-i Salihinden sonra, onların bu güzel hallerini idameyi tasavvuf yolunda görüyoruz. Yüzyıllardır o yolu takip eden sûfiler, insanlığa rehber olmak üzere ilim ve irfanla onları takvaya ulaştırmışlardır.  Zira onlar Hakk’a gönül vermişler, insanların da O'na gönül vermelerini sağlamaya çaba sarf etmişlerdir. İlmi ALLAH için tahsil eden ve yıllarca talebe yetiştiren âlim, fazıl ve velî zatlar, bizler için daima parıldayan yıldız gibidirler. Onlar yol gösteren ve Hakk için yaşayan sevgililerdir. Bu ilim ve aşk kervanına katılan nice kardeşlerimize işte Rabbimizin müjdeleri:

"-Haberiniz olsun ki, Allah'ın veli kulları (dostları için) hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir. Onlar iman edip takvaya ermiş olanlardır. Dünya hayatında da, âhirette de onlar için müjdeler vardır." (10 Yûnus 62-64.)

Görülüyor ki takva sahibi yani Allah korkusunu özüne sindiren ve üst seviyede yaşayabilen kullar, Allah’ın velileri olarak addedilmektedir.

Pek çok ayet-i kerimede görürüz ki; "Allah'tan korkun" ibaresi başta veya sonda geçer. Bu da apaçık bir şekilde Cenab-ı Hakk’ın bu manaya çok önem verdiğini gösterir. İşte buna bir misâl:

"-Ey iman edenler! Allah'tan korkun. Bir de sadık olanlarla beraber olun." (9 Tevbe 119.)

ALLAH’IN RIZASI         

Allah'a ve Rasülü'ne sadık insanlarla olmak, âhirette inşallah onlarla beraber olmayı gerektirir. Bunun için kişinin arkadaşları kendini belirtir. Bu husus çok önemlidir.

"-Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O'ndan hoşnut olmuştur. İşte bu, Rabbinden korkana mahsustur." (98 Beyyine 8.)

Rabbinden korkanları en çok sevindiren haber, herhalde bu müjde olmalıdır. Rabbinin kendisinden razı olması bir kul için en yüksek makam değil midir? Bundan gayrısı neye yarar ki? Gönlünde hakiki imanı olan mü'mini özünden sarsan ve gözlerinden yaş akıtan bu muştu, ancak gerçek mü'mine yaraşır. Yeryüzüne "Halife" olarak gönderilmenin sırrı onlardadır.

ALLAH KORKUSUNUN ALÂMETLERİ

Bir mü'min ki; ben Allah'tan korkarım dediği halde, günah işleyebiliyorsa sözünde samimi değildir. Nasıl ki; bir padişahtan korkan onun yasaklarından kaçıyorsa, Rabbinden korkan da O'nun emir ve yasaklarına riayet etmelidir. Bunun için hikmet ehli kimseler şöyle demişler: -Allah korkusu günah işlemeğe mani olur.

 O halde korkunun alametlerini kısaca, bir anahtar halinde verelim ki sık sık kendimizi kontrol edelim. Muhasebemizi yapalım. Zira nefs muhasebesi bizi bize anlatır, bizi kendimize hükmettirir. Kendi aynamızda kendimizi gösterir.

Şu altı şeyi daima kontrol etmeliyiz:

Dil, göz, kulak, el, kalp, mide. Bütün bu azaları Allah'ın korkusu silahıyla muhafaza altında tutmalıdır. Allah’ın havfi onları haramdan korur. Nereye gittiğini ve ne yaptığını daima sorar. Bu yedinci yani ALLAH korkusu etkinliği, bütün yaşayışını içerisine alır.

Abdullah b. Şihhir (ra) de şöyle demiştir:

"-Rasûlullah’ın (sav) huzuruna vardım. O namaz kılmaktaydı. (Ocaktaki) tencerenin kaynaması gibi, ağlamaktan (meydana gelen) göğsünde fıkırtı vardı." (Ebû Davûd, Tirmizî Şemâil. R. Salihin 449.)

O halde bu yolda gayret ve çaba lazım. Ümmetin evladını yetiştirmek lazım. Allah sevgisi tohumlarını gönüllere atmak lazım. İşte bu kullar unutulmaz ve vefatından sonra da daima hayırla yâd edilir.

Hizmet Gerek

Hizmet gerek ümmetin evlâdına,

Hak yolda yürütüp Hakka varmaya,

Himmete ulaşır hizmet edenler,

Hakkın rızası vardır bu kullara.

 

Tevazu ile koşturmak gerekir,

Usanmadan davaya sarılmalıdır,

Ancak böyle derece elde edilir,

Hizmetten kaçanlar sonra üzülür.

 

Asr Suresi haber verir bizlere,

Önce iman, sonra salih amele,

Hakkı ve sabrı tavsiyeyi hep söyle,

Ancak böyle ulaşılır kemale.

 

Yaz, çiz, anlat, haykır hakikatleri,

Sadırdan satıra dökülen nice şiirleri,

Bu dava öksüz kalmasın sahiplen,

Ebedi Cennet ile müjdelen!

 

Gücün varsa ömrünü hizmetle doldur,

Kula bundan gayrı fayda yoktur,

Büyükler hizmette bulmuşlar unutma,

Sen bu dâvânın delisi ol, bırakma!