Liselerde tarih dersi seçmeli oldu.

“Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi” ise “zorunluluk’’ tahtını koruyor tabii ki.

Meseleye şöyle bakalım:

Cumhurbaşkanlığı forsunda bir güneş ve etrafına çevrelenmiş 16 yıldız var. Güneş, Türkiye Cumhuriyeti’ni, kalan 16 yıldız da tarihteki 16 büyük Türk devletini temsil ediyor. O halde yeni eğitim modeline göre; ya Cumhurbaşkanlığı forsundan yıldızların kaldırılması yahut gençlerin tarihî bilincini katledecek bu abeslikten geri dönülmesi gerekiyor.

Zira tarih dersinin seçmeli olması, bu 16 yıldızın taşıdığı manayı, günümüze dair çıkarılacak dersleri, mazi şuuruyla ziynetlenmiş dimağların “büyük’’ yarınlara basacağı sağlam adımları topallaştırmak anlamını taşıyor…

Hem, madem insanlara zorla “güneşi” anlatmaya çalışıyorsunuz… Güneş de bir yıldız değil mi? Yıldızı tanımlamadan güneşi nasıl tanımlayacaksınız? Gençlerin hafızasını asırlar öncesine kanatlandırmadan; cumhuriyet dinamiklerinin temellerini genç beyinlere nasıl kodlayacaksınız?

Bu cümleler resmi devlet ideolojisi için geçerli ayrıca, benim için değil.

Ben, çıplak gözle bakılamayan o güneşi avuçlarımın içine alıp, şöyle bir hesaplaşmak davasındayım. Cumhuriyet dinamitlerinin altında yatan tüm hakikatlerin, dezenfekte edilmiş bir tarih öğretisi kanalıyla ifşa edileceğine inananlardanım.

Bir kere her şeyden önce, İngiliz muhiplerinin Yahudi malı ipliklerle ince ince işlediği tarih kanaviçesini söküp atmalıyız zihnimizden. Hem idrakimizden hem kalbimizden çekip çıkarmalıyız bu ucubeliği. Kurtulmalıyız, ufkumuzu kurutan kurmaca sabitlerden. Ruhumuzu öldüren yalanların üzerine demirden perdeler çekmeliyiz…

Çünkü bu kanaviçe bizim değil. Görüş ve seziş pınarlarımızı kurutan bu güneş, kendi galaksimizden doğan bir ışık kaynağı değil. İnkılap tarihi dediğimiz şey; ithal malı, cafcaflı bir kanaviçe sonuçta… Düşman galaksilerden, Türk’ün oksijen alanına yerleştirilmiş sunî bir güneş…

Gençlerin bu yerleşik felaketi tarihsel gözlemlerle öğrenmesi lazım. Tarih dersinin seçmeli, inkılap tarihinin ise zorla dayatıldığı bir sistemde şahsiyetli, kalifiye nesiller yetişmez.

Netice itibariyle büyük bir yanlışlar zincirinden mustaribiz. Yani tarih dersini tekrar zorunlu yapmak da yetersiz. Köklü bir arınma şart. Plastik kurtuluşların, mukavva kurtarıcıların iç yüzünü her bir Türk gencinin düşünce evrenine ok gibi saplamak gerekiyor. Türk fikriyatını bu yakıcı “güneşe’’ ve bu o güneşi tepemize diken sömürgeci ellere tapınmaktan kurtarmak gerekiyor.

Üstelik o ikinci el güneşi bize kakalayanlar; kendi tarihlerinden, barbarlıkla yoğrulmuş o kanlı tarihlerinden hiçbir surette vazgeçmiyor.

Bu şekilde mi olacak?

Bu şekilde mi muasır medeniyetler seviyesine çıkacağız?

Daha kötüsü, medeniyet iddialarımızdan bu şekilde mi uzaklaşacağız?