Arap bir baba Abdulfettah John Sandali ile Alman asıllı bir anne Joanne Carole Schieble’den dünyaya gelen Stewe Jobs, Amerika’yı “süper güç” yapan en büyük değerin temsilcisi aslında; genetik havuz. Baba Arap, anne Alman, çocuk Amerikalı ve Apple Amerikan malı. Dünyanın her yerinden gelen insanlar Amerika’da birbirleriyle evleniyorlar ve onların çocukları da birbirleriyle evleniyorlar. Genetik havuz her geçen gün zenginleşiyor. Amerika dünyanın her yerine ırkçılığı, ulusalcılığı, milliyetçiliği pompalıyor; çünkü bir ırka, bir aileye dayalı kültürlerin giderek daralacağını, zekalarının gerileyeceğini biliyor.

Frekansı yüksek genetik çeşitliği olan toplumların üretim gücünün ne denli önemli olduğunu dünya Osmanlı’dan öğrendi. Bugün en iyi uygulayan ülke Amerika. Osmanlı’nın 600 sene boyunca askeri bir güç olmasının ötesinde bir medeniyet olmasının temelinde de bu güç var. Çünkü Osmanlı Medeniyeti, Hucurat Sûresi’nin 13. Ayeti’ni devletin politikası olarak uygulamaya teşebbüs ettiği için medeniyet olma yolunda ilerleyebilmişti.

Hucurat Sûresi 13. Ayet:

“Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışasınız diye sizi milletlere, kabilelere ayırdık. Haberiniz olsun ki, Allah katında en şerefliniz, en takvalınızdır. Muhakkak ki, Allah, bilendir, her şeyden haberdardır.” (Elmalılı Hamdi Yazır)

Beydavi tefsirinde, Ayet’te geçen “şuub” kelimesi, “aynı asla mensup büyük topluluklar” olarak alınır. Kabileler bunun altında yer alır. Beydavi Ayet’in tefsirinde, “Sizi bu şekilde milletlere ve kabilelere bölmemiz birbirinizi tanımanız içindir. Yoksa ecdadınızla ve kabilelerinizle iftihar etmeniz için değildir” olarak açıklanır. (Beydavi 4. Cilt, Sayfa 235)

Kavimlerin birbiriyle tanışması ve zenginleşmesi üzerine kurulmuş “Osmanlı Milletler Sistemi”, Osmanlıyı büyük devlet yapan, bugün sadece Amerika’nın uyguladığı en önemli politikalardan biridir.

Türkiye’ye gelen Araplar, Afganlar, Boşnaklar… ve zaten bizde olan Türkler, Kürtler, Çerkesler… hepsi “Büyük Türkiye’nin” en değerli fırsatı.

Suriyeliler bizim olsunlar, gitmesinler ve başka ülkelerden başkaları da gelsin. Onlara diyelim ki; gitmeyin burası sizin memleketiniz. O botlara binmeyin, Avrupa’ya heves etmeyin, Türkiye’de, memleketinizde kalın. Bizin yanımızda kalın.

Gelenler cevher, gelenler zenginlik, gelenler geleceğin hazinesi. Suriyeli gelinlerimiz, Rizeli damatlarımız, Afgan halalarımız, Çerkes dayılarımız olsun, Kürt amcalarımız, Boşnak teyzelerimiz, olsun.

Çünkü tanıştıkça, birleştikçe zenginleşip büyüyeceğiz. Yeteneklerimiz çeşitlenecek, akıllarımız artacak. Daraldıkça küçülüp yok olacağız. Saf ırk, aynı soy diye anlatılan teoriler bizi daraltıp küçültmek için tuzak. Sürekli aynı soydan insanların evlendiği topluluklarda üretim ve zekanın geriye doğru gittiğini sosyoloji uzun zamandır anlatmaya çalışıyor.

Hep aynı kavimden insanların evlenmesi sanıldığı gibi iyi bir şey değil, bilakis genetik havuzun fakirleşmesi, DNA frekanslarının düşmesi demektir. Bunun son noktası akraba evliliğidir mesela, Allah korusun büyük riskler taşır.

Ezcümle;

Aidiyetsiz toplum olunmaz, evet. Lâkin, kanına, ırkına, sülalesine kendini ait hissetmek zorunda kalanlar gerçek aidiyetleri çalınmış, kandırılmış insanlardır. Hemen şimdi uyanmamız gerekiyor.

Erem Şentürk