Esasında değişmeyen gündemlerimizden biri. Kriz süreçlerinde yeniden ve yeniden masamıza gelen ve daha çok defalar gelecek olan bir mevzu…
Malumunuz üzere İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin yenilenmesi kararı sonrası sosyal medya üzerinde sanatçılar bir etiket çatısı altında Ekrem İmamoğlu’na desteklerini ifade etti.
Elbette sanatçıların tamamı bu furyaya katılmadı fekat hiç de azımsanmayacak oranda bir sanatçı kitlesi kendini gösterdi.
Kendini gösterdi diyorum. Zira sanatçı sıfatlı bu isimlerin birçoğu toplumsal olaylarda ortada görünmez. Etliye, sütlüye dokunmazlar. Bayramlarda ve bazı anmalarda paylaşımlarını görürsünüz. Onun dışında dünyanın en temiz, en saf, en ideal insanları kendileridir. Burunlarından kıl aldırmazlar.
Nasıl oluyorsa her şeyin en iyisini kendileri bilirler.
Psikolojinin üstadı, sosyolojinin miadı, etimolojinin cihadı, ülkenin güvencesi, çevrenin neşesi, Dünya’nın kurtulmasının yegâne sebebi, her şey ama her şey kendileridir.
Sosyal medyanın etkisi ve popüler kültürün sonucu olarak kitleleri etkiledikleri aşikâr. Tahmin edemeyeceğiniz kadar etkili olabilirler. Bir yalanın dolaşıma sokulması ve dönüp dolaşıp kendilerine ulaşmasından sonra aynı yalana inananın da kendileri olması durumlarını sıkça yaşarız.
Aslında onları suçlamıyorum. Sosyal medya denen meretin doğasında bu var. Ancak kanaat önderi gibi takılıyorsan, hakkını vereceksin.
Sanatçının kim olduğu ya da olması gerektiği meselesini Gezi Kalkışması’nda gördük. Son yaşanan “#HerŞeyÇokGüzelOlacak” etiketi olayında da benzer bir durum yaşandı. Sanatçılar eliyle Ekrem İmamoğlu, mağdur bir siyasetçi ve desteklenmesi gereken, aydınlık yarınların habercisi biri gibi sunuldu.
Sanatçı ne sunarsa halk alır. Dünyanın her yerinde bu böyledir. Çünkü sinema, televizyon, tiyatro, resim, heykel, müzik, edebiyat başta olmak üzere sanat dallarının icracıları, halk için gerçeğin ta kendisidir. Sanatçının sunduğu gerçek, toplumun fertleri için yeniden yaratılmış bir ışıktır.
İster kabul edin, ister etmeyin…
Sanatçı, yeni bir ‘gerçek yaratır’. Gerek sanatıyla, gerek hayatıyla…
Popüler kültürün sanatçılar eliyle çerçevelediği ve toplumun her kesimine sirayet etmesini sağladığı moda kültürü de bunun göstergelerinden biridir. Sanat ve sanatçı eliyle toplumlar şekilleniyor. Bugün dünya tek tip bir kıyafet giyiniyorsa, sebebi sinema başta olmak üzere sanat dalları ve elbette bu sanat dallarının popüler kültür ikonu haline getirdiği sanatçılardır.
Ülkemizdeki sanatçıların çok güçlü, çok kıymetli, çok etkili olduklarını anlatmaya çalışmıyorum. Postmodern zamanda dünyanın neresinde olursa olsun sanatçının işlevi budur. Ve politika da buna göre gardını alır. Mesela bazı sanatçıları hiçbir siyasi kızdırmamaya çalışır. Zira akıl almaz genişlikte etkileri vardır.
Oprah Winfrey’i bilirsiniz. ABD’de ünlülerden de ünlü biri. Enteresan bir kadın. Tam bir şov ikonu. 2008 seçimlerinde Obama’yı desteklemişti. Açıkça. Seçim kampanyasına da katılmıştı. Bu destek gönülden miydi, profesyonelce miydi, bilemem. Fekat Winfrey’in Obama’ya 1 milyon oy kazandırdığı tahmin ediliyor. Düşünebiliyor musunuz? Sadece 1 kişi 1 milyon oyu yönlendiriyor.
Benzer bir şeyi ülkemizde 2002 seçimlerinde yaşamıştık. Cem Uzan, Genç Parti’yi kurup yüzde 7 oy almıştı. Düşünebiliyor musunuz? Toplumda hiçbir karşılığı olmayan bir kişi bu oyu aldı. Nasıl başardı bunu? Medya grubunun etkisi vardı elbet. Ancak kendi seçim kampanyalarında ünlüleri de çok fazla kullandı.
Ülkemizde 1 milyon oyu yönlendirebilecek bir sanatçı var mı? Olmayabilir. Ama toplandıklarında etkisi artıyor.
Açıkçası İmamoğlu adına yaşanan sanatçı kalkışmasının Gezi’deki kadar etki edeceğini zannetmiyorum.
Fekat AK Parti’nin ya da toplumsal değişim ve dönüşüm iddiasında olan bütün siyasi organizasyonların dikkat kesilmesi gereken nokta burası.
Sanatı ve sanatçıyı hesaba katmadığınız hiçbir plan nihayete eremez. Akil Adamlar oluşturursanız, sanatçı gerek. Seçim kampanyası yaparsanız, sanatçı gerek. Sosyal medya projesi yürütürseniz, sanatçı gerek…
Bunlar elbette olayın faydacı kısmı. Hâlbuki sanat ve sanatçı, doğası itibariyle zaten toplumları dönüştürür. Kimse farkında olmasa da bunu yapar. Zamanla yapar. Derinden yapar. Kimsenin desteğine ya da yönlendirmesine ihtiyaçları yoktur. Ancak sanatı ve sanatçıyı destekleyen her kim olursa olsun kazanır.
Sanatı destekleme noktasında yeni orta sınıfın ve mütedeyyin kapitalin ne kadar ürkek olduğunu söylemeye de gerek yok sanırım.
Böylesine güçlü bir araca bigâne kalabilmek ciddi derecede irade ister.
İnsansız hava aracına verilen ehemmiyet ve sağlanan yatırım (Ki, Türkiye tarihinin en ciddi ve önemli adımlarındandır. Allah katkısı olan herkesten razı olsun) sanata ve sanatçıya yapılmadığı müddetçe, toplumsal olayların istikametinde sürprizlere ve nâhoş sonuçlara ulaşmamız kaçınılmaz.
Gençlerin, genç sanatçıların bu bakış açısıyla desteklenmesi gerek.