Filistin meselesinde, Filistinlilerin Siyonist Yahudilere karşı ‘birlik’ olamaması ve fraksiyonlara ayrılması önemli bir sorun idi.
Fakat bu defa tek yürek olabilmeyi başardılar.
Doğu Kudüs, Batı Şeria, Ramallah, Gazze, İsrail’in “benim şehirlerim” diye ilan ettiği sınırlar içinde yaşayan İsrail vatandaşı Filistinli Araplar, tek ses olarak haykırdılar ve bir aksiyon ortaya koydular. Buna Ürdün ve Lübnan’da yaşayan Filistinliler de dahil.

Bir halk olarak Filistinliler; İsrail’in Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki evlere “çökme” planına, Mescid-i Aksa baskınına, Ramazan’da teravih ve iftarlarda yerli halkın baskılanmasına, Gazze’nin vurulmasına kısacası sayısız savaş suçuna, soykırım süreçlerine dik durarak, kendilerini savunarak, slogan atarak, taşla, roketle karşı durdular.

VİCDAN HAREKETİ

Bu direniş Filistin’de başladı, İstanbul’dan Tokyo’ya, İslamabad’dan Londra’ya, Berlin’den Doha’ya tüm dünyayı saran bir vicdan hareketine dönüştü. Milyonlar İsrail’in kanlı soykırımını kınadı, zulmün bitmesi için çağrılarda bulundu.

Filistin’de Siyonistlere taş atanlar arasında Hristiyan papaz da vardı. Tıpkı tüm dünyayı saran protestolarda sadece Müslümanların olmadığı gibi.

Filistin topraklarında olan şey Yahudi-Müslüman savaşı değil. Orada suni ve yapma bir şekilde kurdurulan terör devletinin yerli halka uyguladığı her türlü şiddet ve her türlü insan hakkı ihlali söz konusu. İşte bu nedenledir ki; Filistin meselesi bir vicdan meselesidir. Ve İsrail zulmüne karşı tüm dünya tek yürek olmaya devam etmelidir.

İsrail işgal ettiği topraklardan geri çekilmeli, Mescid-i Aksa üzerindeki planlarını durdurmalı, Müslümanları ve azınlıkta olan Hristiyanları rahat bırakmalıdır.

İsrail toprak işgalinden ve toplum mühendisliğinden vazgeçmelidir.

ATEŞKES

Filistin’i temsilen Hamas ve İsrail arasında yapılan ateşkesi değerlendirdiğimizde öncelikle İsrail’in geri adım atmak zorunda kaldığını ifade etmeliyiz.

İsrail’in hedefinde; yerli halkın evlerinin işgal edilmesindeki süreçte ilerleme, Mescid-i Aksa baskını sonrası mescidi bir müddet kapalı tutup, açtıklarındaysa bunu şarta bağlayarak Mescid-i Aksa’nın bir kısmının sinegog olarak kullanılması şeklinde ilan etme, Netenyahu’nun iç politikaya dönük buradan siyasi bir rant elde etme planı vardı. Peki hedeflerine ulaşabildi mi? Tam anlamıyla hayır.

İsrail’in bu Ramazan’daki çıkışı tam bir fiyaskoyla sonuçlandı.

İsrail bu hedeflerine ulaşamadığı gibi üstüne üstlük içindeki Arapları bile isyana teşvik etmiş oldu. Bununla birlikte İsrail’in hava savunma sistemi olan Demir Kubbe “efsanesi” yerle bir oldu. Gazze’den gönderilen roketler kubbeyi delip geçti. İsrail’in “sarsılmaz ve yenilmez” imajı ilk defa yerle bir oldu.

İşte bu o kadar önemli bir kazanımdır ki…

Zafer önce yüreklerde, zihinlerde kazanılır.

İsrail’in yenilme ihtimalini şu an Filistin’in Z kuşağı görmüş durumda.

İsrail sonun başlangıcını yaşıyor.

BİRLİK VE ORTAK SEVİNÇ

Dün gece tüm Filistin sokakları, ortak bir sevinci coşkuyla, hep birlikte yaşadı.

Mescid-i Aksa’da şükür secdeleri yapıldı.

Ortak duygu, direniş ruhu ve mücadele aşkı bitmiş değil. Aksine daha da güçlenmekte.

Siyonistler “yaşlıları öldürürüz, gençleri ise asimile ederiz” dediler ama olmadı. Bu toprakların kolektif hafızası nesilden nesile aktarılıyor hamd olsun ki.

Şu dakikadan sonra; işgalin bitirileceğine inanç daha da yükseldi.

Filistinliler birlik olmanın sonuca faydasını bir kere daha gördü.

Sosyal medyayı aktif kullanmanın dünya kamuoyunu harekete geçirmek bakımından ne kadar önemli olduğunu gözlemledi.

Filistin halkı içinde Hamas ve Kassam Tugayları’na olan teveccüh yükseldi.

Bir halk 73 senelik işgal hikayesini çöpe atmak için yeni bir dirilişin başlangıcını yaşıyor.

Bir halk vatan savunması ve kurtuluş mücadelesi veriyor.

Ve bizler, Türkiye olarak onların her daim yanlarında ve yüreklerinde olacağız.

Davaya omuz veren yürekler sağ olsun.