8 Mart’ı bayram havasında kutlayan kitleye şaşırmamak elde değil.

Feminist hareketin kutsalı olan Dünya Emekçi Kadınlar Günü, ülkede kadınlar günü olarak kutlandı. Kadınlarımız pek sevdi bugünü! Birbirlerine buketli mesajlar gönderiyor, “günümüz kutlu olsun” diyorlar.

Mevzu; “emekçi” kadının sorunlarını tartışan bir gündemi amaçlarken bizde çalışan - ev hanımı fark etmez, topunun birden cinsiyetçi bir yaklaşımla seremoniler yaptıkları bir eğlence gününe dönüştü. Açıkçası benim ilgilendiğim bir gün değil.

Çalışan kadınların sorunlarını cinsiyetçi bir yaklaşımla değil, insani kriterler bağlamında ele almak ve bu başlık altında çözüm arayışlarının ortaya konması taraftarıyım.

İnsanı, kadın ve erkek olarak kategorize eden anlayış, iki cinsiyeti de birbirine karşı kutuplaştırmakta.

Gençlere bireysel, yalnız ve “özgür” hayatın değerli olduğunu pazarlayan bu akım, evli çiftler arasında da güç yarışını empoze ediyor. İki durumda da toplumsal değerler dejenere oluyor. İlkinde evlilik yaşı uzuyor, ikincisinde de aile içi rekabet nedeniyle çatışma alanları genişliyor ve aile kurumu yıpranıyor.

Olması gereken; bu gibi ithal yaklaşımlara mesafe koymak ve sorunları öz yaklaşımlarla çözme yoluna gitmektir.

Bir Müslüman kadının kimliğini ifade ederken yanına ek ideolojik tamlamalar koymasına ihtiyaç yoktur. İslam, yaşamın her alanını kapsar. Hukuk, ekonomi, devlet işleri, devletler arası ilişkiler, aile, özel ve bireysel yaşam… Tüm alanlara dair kurallar sistemi inşa edilmiş ve tarihimizde de bunun pratiğini ortaya koymuşuzdur. İhtiyaç olan şey; temeli ve zemini pratize ederken zamanın şartlarına göre günceli uygun bir biçimde eklemlemektir.

 

GAZZELİ KADINLAR NEDEN GÜNDEM OLMADI?

Toprakları, çocukları, eşi ve yaşam hakkı çalınan KADINLAR var!

Soru şu; “Orta Doğu’da doğmuş, Müslüman kimlikli ve siyonist İsrail’in “insan” olarak tanımadığı kadınlar, dünyayı inleten feminist kadınların gündemine neden girmedi?

Dünya Kadınlar Günü’nde feminist kadınlar tarafından, İsrail’in katlettiği masum 9 bin kadının hesabı neden sorulmadı?

Gazzeli kadınların yaşam hakkı yok!

Masum Gazzeli kadınlar katlediliyor, aç ve susuz bırakılıyor. Çalışacak iş yerlerini bırakın, evlerini bile çaldılar onların. Bu konu “eşit işe eşit ücret” ya da “cam tavan” konularına benzemiyor. İnsani dramın boyutları o kadar derin ki biz insanlığımızdan utanıyoruz.

Peki feminist kadın gruplarının dünyasına bu konu neden girmiyor?

Gazze’dekiler kadın mı değil ya da Müslüman kadının hakkını savunmak gereksiz mi görülüyor? Neden göz ardı ediliyor?

Gerçi bizim için şaşılacak bir mevzu değil bu!

1997’de 28 Şubat darbesi nedeniyle eğitim hakkı ve çalışma hakkı elinden alındığında, başörtüsünden tutulup güvenlik görevlilerinin yerlerde sürüklediği başörtülü kadınları da görmezden gelmişlerdi.  

Dertleri de davaları da çifte standartlı! Ne de olsa Batı sisteminin tezahürleridir bunlar.

Sorunu da kendileri tanımlıyor, sözde mücadele alanının sınırlarını da. Belirledikleri çerçevenin dışında kalıyorsan kadın da değilsin insan da!

Bakınız, dünya bu kadar çifte standardı, bu denli dibe batmışlığı kaldıramaz. Sistem bir yerden error verecek.

Ve önemli olan mesele; sistem arıza verdiğinde -ki bırakın arıza vermeyi şu an tıkanmış durumda- boşluğu dolduracak normatif çerçevesi olan alternatif sistemimizin, güncel bakış açısıyla hazırlanıp hazırlanmadığıdır. Yani kısacası biz, işimize odaklanalım. İş üretelim, yolumuza bakalım.