Arap dünyasında Mısır için “Ümmü’d-Dünya” yani “Dünyanın Anası” denir ve Mısır’a niçin bu ismin verildiği konusunda çeşitli rivayetler vardır.
Bir rivayete göre Mısır uygarlıkların beşiği olduğu için kendisine “Ümmü’d-Dünya” denilmiştir, bir başkasına göre ise ismi Kur’an’da açıkça zikredildiği için bu isme layık görülmüştür.
Mısır adını Hz. Nuh’un tufandan sonra Mısır’a yerleşen torunu Mısrayim bin Ham bin Nuh’tan aldığı için ya da Hz. İbrahim’in eşi Hacer validemiz Mısırlı olduğu için bu ülkeye “Ümmü’d-Dünya” denildiğini söyleyenler de var.
“Ümmü’d-Dünya” isminin nereden geldiği bir yana, Mısır, stratejik konuma sahip önemli bir ülke.
Bir zamanlar Arap dünyasının ağırlık merkeziydi.
Fakat bugün o eski öneminden oldukça uzakta.
Yoksulluk ve felaketlerle boğuşan, geri kalmış ve yardıma muhtaç güçsüz bir ülke konumunda.
Bu durumun bir numaralı müsebbibi de Mısır’ın üzerine kara bulut gibi çöken askeri vesayet sistemi ve darbeciler.
Mısır geçen gün yeni bir felakete şahit oldu.
Kahire’deki Ramses tren istasyonunda bir lokomotifin hızla ilerleyerek beton bariyere çarpması sonucu çıkan yangında 25 kişi hayatını kaybetti ve 40’tan fazla kişi de yaralandı.
Güvenlik kameralarının kaydettiği yanan insan görüntüleri korkunçtu.
Felaketin sorumlusunun kavga eden makinistler olduğu açıklandı.
Fakat herkes biliyor ki, Mısır’da sürekli yaşanan tren kazalarının birinci sebebi, insan hayatına zerre miktarı değer vermeyen cuntanın kötü yönetimi.
Ülkedeki demiryollarının baştan sona yenilenmeye ihtiyacı var.
Abdülfettah Es-Sisi ise bir konuşmasında açıkça ulaşım ve altyapı hizmetlerine harcayacağı parayı bankaya yatırması halinde birkaç milyar faiz alacağını söylüyor.
Yani halkın refahı ve can güvenliği için harcayacağı parayı boşa gitmiş görüyor.
Darbecilerin zihniyeti bu.
Ülkeyi yöneten anlayış böyle olunca da tren istasyonundaki felaket sonrası kan bağışında bulunmak için koşan vatandaşların verdikleri kanların darbe yanlılarınca çalınıp satılması gayet normal.
Ramses tren istasyonunda yaşanan kaza felaketlerden sadece biri.
“Ümmü’d-Dünya”nın başına gelen asıl felaket, “ümmü’l-kevâris” yani “felaketlerin anası”, darbeci cunta yönetimi ve askeri vesayet sistemi.
Çünkü bu yönetim çözüm yerine sorun üretiyor.
Halka hesap verme gibi bir derdi yok.
Uluslararası toplum, Amerika ve Avrupa da Mısır’daki insan hakları ihlallerini, kötü yönetim ve yolsuzlukların yol açtığı felaketleri umursamıyor.
Ayrıca her türlü başarısızlığın ve fiyaskonun üzerini örten “İhvan bahanesi” var.
Tren istasyonundaki felaketin hemen ardından cuntanın medyadaki borazanları beklendiği gibi Müslüman Kardeşler’i suçlamaya başladı.
Hatta birisi, kazaya sebep olan makinistlerin İhvan terbiyesiyle yetiştiklerini öne sürdü.
Cunta istihbaratı, beyaz başörtüsü üzerine Mısır bayrağı iğnelemiş yaşlı bir kadını İhvan’a, Türkiye’ye ve Katar’a sövdürterek görüntülerini yayınladı.
Mısır’ı yönetenler için olay bu kadar basit.
Ülke batsa – ki hızla batıyor – umurlarında değil.
Halkın tepkisinden de korkmuyorlar.
Çünkü gerekirse demir yumrukla, silahla ve katliamla tepkileri bastıracaklarına inanıyorlar.
Ülkede baskı ve zulüm Abdünnasır ve Mübarek dönemlerine rahmet okutacak boyuta ulaşmış durumda.
Mısır halkının cunta yönetimine ve destekçilerine işgal güçleri gözüyle bakmaktan, işgal güçlerine karşı savaşıyormuş gibi mücadele etmekten başka kurtuluşu yok.
Mısırlılar, devrimi yarım bırakmanın sonuçlarıyla yüzleşiyor.
Umarım tüm bu yaşananlardan ders alırlar ve bir daha ki devrim dalgasında gereğini yaparlar.