Hatırlarsınız bundan bir buçuk ay önce Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, 16 Mayıs’ta Washington’ı ziyaret etmiş ve Beyaz Saray’da tüccar Trump ile baş başa görüşmüştü. Tüccar Trump görüşme öncesi basın mensuplarına pazarlıkçı tüccar ağzı ile “Erdoğan ile uzun ve zorlu bir görüşme olacak” demişti. Yeryüzü egemenlerinin güzelleme yapmalarına ve tüccar Trump’ın şovmen performansına karnı tok olan Erdoğan için ise, masada acilen çözümlenmesi gereken iki önemli konu başlığı var idi: Terör örgütü YPG’nin silahlandırılması kararı ve terör örgütü FETÖ elebaşının iadesi…
Evet, o gün “mutabık olmamak konusunda mutabakatın sağlandığı” kritik görüşmelerin üzerinden bugün itibarı ile tamı tamına 45 gün geçti. Sonuç mu? Bizim için ‘’Sıfıra sıfır, elde var sıfır…’’ ABD yerleşik düzeninin ve ciğeri beş para etmez FETÖ’ nün, has adamı olan Obama döneminde de ABD ile olan ilişkilerimiz “Sıkıntılı, inişli-çıkışlı, krizli’’ olarak tarihe geçmişti. Anlaşılan o ki bu sinir bozucu süreç tüccar Trump la da artarak kaldığı yerden devam edecek…
Erdoğan, 16 Mayıs’taki ilk Washington toplantısında; Türkiye’nin Cerablus ve El Bab’da olduğu gibi, bundan sonra da her nereden olursa olsun YPG ve PYD’den Türk topraklarına yönelebilecek herhangi bir saldırı halinde angajman kurallarını derhal devreye sokarak misli ile karşılık vereceğimizi tüccar Trump’ın yüzüne karşı açıkça söylemişti. İşte bugün Afrin’de yapılanda esasen budur. Lakin anlaşılan o ki tüccar Trump bu durumun ciddiyetini henüz kavrayabilmiş değildir! Bizim için YPG, PYD, PKK’dan farklı bir oluşum olmadığını ve onlara verilen her türlü askeri ve silah desteğini hatta siyasi desteğin doğrudan doğruya PKK’ya verilmiş bir destek olduğunu defalarca ilgili makamlarımızca usulünce kendisine iletildi. Belli ki sömürge Suud ve şebelek Körfez ülkeleriyle yaptığı yağlı ticaret ve Katar’a kestiği haraç, tüccar arkadaşın başını iyicene döndürmüş… Lakin bizde bir söz vardır aklıma gelmiş iken hemen söyleyivereyim: ‘’El yumruğunu yemeyen kendi yumruğunu demir zannedermiş…’’
Devlet yönetmenin şirket yönetmekten çok farklı olduğunu, blöf ve kurusıkı ile bu işlerin yürümeyeceğini anlamakta zorlanan tüccar Trump’a Başkomutanımız Erdoğan 25 Haziran 2017’de açıkça meydan okumuş ve resti çekmiştir. “Türkiye’yi kandıramazsınız” diyen Erdoğan, bununla da kalmayıp “Biz o silahlarla dökülen her damla kanın faturasını o silahların asıl sahiplerine çıkaracağız” diyerek 27 Haziranda Türk ordusunun YPG’yi Afrin’de obüs topları ile bombalatmıştır. Öte taraftan Putin ile görüşerek bölgede karşı karşıya gelmek istemediğini belirten Erdoğan, Rusya’nın Afrin’den çekilmesini de sağlamıştır.
Erdoğan, diğer ülkeler ile on yıllardır ayak bağı olan meselelerini artık tamamıyla kökünden halletmek istiyor. Ve bugün, bu konuda, oldukça kararlı ve güçlüdür. Henüz hain 15 Temmuz darbe girişiminin külleri soğumadan Suriye’ye yaptırdığı askeri operasyonlarda bu durumun en somut göstergesidir.
Tüccar Trump, YPG-PYD seçeneğinin kendileri için stratejik bir adım olmadığını bu yolun ABD bakımından da sürdürülebilir bir yol olmadığını artık kavramak zorundadır. Bir NATO ülkesi olarak Türkiye’nin YPG ve PYD konusundaki hassasiyetlerinin dikkate alması gerekmektedir. Absürt yalanlarından artık vazgeçip FETÖ elebaşını bize derhal teslim etmelidir. Türkiye haklı olduğu davasından asla geri adım atmayacaktır.
Demem o ki dostlar, 16 Mayıs’taki toplantıda beklentileri boşa çıkararak gömleğinin ilk düğmesini yanlış ilikleyen tüccar Trump’ın bu saatten sonra Erdoğan’ı cepten arayarak görüşmesinin ve temsilcisi McGurk’u Ankara’ya apar topar göndermesinin bir kıymeti harbiyesi yoktur. Çünkü para her şey değildir…