Dualar içi çeşittir; kavli ve fiili dua. Ellerini kaldırıp Rabbim bana şunu ver demek kavli, süreçte bana düşeni yapmak fiili duadır. Çiftçi önce tarlayı hazırlar, tohumu tarlaya saçar, sonra yağmur için ellerini Allah’a (c.c) açar. Çünkü yağmur, tohum saçılmış tarlada işe yarar. Yeryüzündeki hiç bir çiftçi, tarlaya tohum atmadan ekin sahibi olmamıştır. Yani önce çaba,sonra çabanın devamı, daha sonrasında ise sonuç, o da Allah’a (c.c) aittir.
Hayatımıza baktığımızda, sanki bu süreç yanlış işliyor gibi. İdeal var fakat o idealin gerçekleşmesini sağlayacak adımlar ya yok ya da çok yetersiz. İstisnasız bütün anneler babalar, çocukları için iyi şeyler isterler. Sağlam bir ahlak, çalışkan ve üretken olması, dinine diyanetine bağlı olması gibi en tepedeki isteklerimiz, şüphesiz güzel fakat üç şey var ki, bu güzelliklerin açığa çıkmasına engel oluyor. 1. Dindar olmak herkese göre şekil değiştiren bir kavram, ucu açık. Önce Hakka has bir kul olsun derdi güdülmeden kabaca dinine diyanetine bağlı olsun demek, “Ortalama bir din anlayışı olsun yeter” gibi de algılanabilir. Yani ilk derdimiz Allah (c.c) değil. 2. Çocuklarımız için istediklerimizin, önce bizim çocuğumuz için neyin iyi olduğuna kaynağına bakmaksızın ve çoğunlukla da kendimize göre olanı istememiz olması. 3. İstediklerimizin çocuğumuzun hayatında var olabilmesi için neler yapmamız ve nasıl yapmamız gerektiği konusunda, bir araştırma, öğrenme ve ona göre bilinçli davranma alışkanlığı yok. Dolayısıyla, kavli dua çok, o duaya uygun fiili dua ise nerdeyse hiç yok.
Çocuğun önce insani ihtiyaçlarına, sonra çocukluğun o çocuktaki tezahürüne saygı gösterip, örselenmeden bir çocukluk geçirebilmesi için, anne babanın titizlikle çocuğun yapısını tanımaya çalışması, o yapının en güzel şekliyle bu hayatta görünebilmesi için, kendilerine düşeni yapması fiili duadır. “Ben babamdan görmedim, görmediğim bir şeyi nasıl yapayım,” “Çocukların her dediğini yaparsan şımarır”, “Çocuk dediğin şöyle olur” vb. gibi, çizdiğimiz sınırlara uygun davranmayan çocuğa sorunlu diye etiket yapıştırmamız, elimizde elmas var, ne ile şekil vereceğimizi bilmediğimiz için marangoz testeresi ile şekil veriyor muşuz gibi olur. Çünkü kendisini yapacağı iş ile ilgili hazırlamadan önce “El ne der?” diye değil, Allah (c.c) ne der diyerek, Allah’ın (c.c) gözüne girmek için gayret etmeyen bir anne baba acemi kalır. Bu durumda da “Bilmeyen el hüner üretmez” sözü hayata rengini verir. Aynen, çiftçilikten hiç anlamayan birisinin iş yapıyorum derken bağı bahçeyi talan etmesi gibi, çocuğun hayatı talan edilir.
Birisi sorunca söylediğimiz o “Sağlam ahlaklı, güzel geçimli, dindar” vb. özelliklerde çocuk yetiştirebilmek için bir hazırlık ta yok, gayret de yok ve sorun çıkınca da “Ben neyi yanlış ya da eksik yaptım?” sorusu da yok. Bunca yoklukta iyi bir şeyin varlığını hayal etmek, tam tamına bilmemektir.
Gelecek yazının konusu: Ailede sürece yönelik dua ve davranış örnekleri