Zorlu zamanlardan geçiyoruz, bildiğimiz birçok ezber bozuluyor. Şer odakları bilerek ve taammüden dünyayı ateşe veriyor. 20. yüzyılda konvansiyonel silahlarla milyonları katledenler şimdi dijital teknolojilerle donanarak ölüm makineleriyle soykırım yapıyorlar. Katliamlarını, ellerinde tuttukları dijital medya gücüyle istedikleri şekilde manipüle ederek dünyaya duyuruyorlar. Artık sömürünün şekli nitelik değiştirdi. Klasik emperyalizmin yerini “dijital emperyalizm” hatta “dijital faşizm” aldı.
Dijital emperyalizmin merkezinde sosyal medya oturuyor. Büyük çoğunluğu siyonist veya onların güdümünde olan şirketlerin kontrolündeki bu mecralar hangi konunun, hangi haberin veya hangi duyurunun kimler tarafından ne kadar görülmesi ve bilinmesini istiyorlarsa devreye soktukları yapay zekâ yoluyla akışı o istikameti yönlendiriyorlar. Bu durum sadece haberler için değil, mal ve hizmet satışı için de geçerlidir.
Filistin dramı ve İsmail Heniyye’nin şehit edilmesi üzerine mesajlara uygulanan sansür artık “tüy diktirdi.” Kepazeliğin, çukurluğun sonu… İsmail Heniyye için yayınlanan taziye mesajları Facebook ve Instagram tarafından sansürlendi. Bu durumu kendim yaşamasam acaba abartıyor muyuz diye tereddüt ederdim. Daha önce yayınladığım içerikler “şiddet” içeriyor diye engellenmişti. Onu bile bir nebze anlayamaya çalıştım ama ölmüş bir yöneticinin vesikalık sayılacak fotoğrafının yayınlanmasına tahammül edememek nasıl izah edilebilir? Sadece bu mesele bile dijital emperyalizmin vahametini anlatmaya yeter.
Biraz canımızı sıkalım; her yerden kuşatılmışız. Yaşadığımız musibetler, yeniden dirilişimize vesile olur inşallah. Tabii herkesten bu şuuru, feraseti, basireti beklemek hata olur. Çünkü aramızda kaç kişi yaşanılanların farkında ki? Heniyye’nin fotoğrafına yapılan sansür sadece bana değilmiş, çok sayıda paylaşım aynı akıbete düçar olmuş. Instagram’ın bu son vukuatı, bardağı taşıran son damla oldu. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) devreye girerek bu sosyal medyanın kullanımını askıya aldı. Bunun üzerine solcu (ne demekse), emekçi ve özgürlükçü geçinen borazancılar devreye girdi. Hükûmetin sosyal medyaya sansür uyguladığı yaygarasını yaymaya başladılar. Tabiri caizse yavuz hırsız ev sahibini bastırıyor. Bre ahlaksızlar! Önce sansürcü küresel emperyalizmin borazancısından hesap sorsanıza.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu yaman çelişkiyi şöyle tanımladı: “Gelinen noktada sosyal medya şirketlerinin, çıkarlarına dokunan her hususta mafya gibi davrandıklarına şahit oluyoruz. Filistinli şehitlerin fotoğraflarına bile tahammül edemeyip anında yasaklayan, bunu da özgürlük olarak pazarlayan bir dijital faşizmle karşı karşıyayız.”
Peki, dijital faşizme karşı ne yapmamız gerekiyor? Tabii ki karanlığa kızmanın bir anlamı yok; kendi kandillerimizi yakacağız. Bilgi çok hızlı dolaşıyor, bu tür programları yazmak eskisi kadar zor değil. Zaten Amerikan menşeli programların hem dünyada hem de ülkemizde alternatifleri var. Bu durum arama motorları için de geçerlidir. İlk önce sosyal medya mecraları üzerinden bizi “kullanıcı” yaparak kendilerine bağımlı hâle getirdiler; şimdi de mahrem bilgilerimizle “ciğerlerimizi sökerek” elde ettikleri “büyük veri” sayesinde yapay zekâ üzerinden bizi avlıyorlar.
Dijital emperyalizme dur diyecek milletlerin başında biz geliyoruz. Alışkanlıklarımızı yenip biraz gayret ve biraz da sabırla bu işin üstesinden geliriz.