Libya’da 10 Eylül’den itibaren etkili olan Daniel Fırtınası, şiddetli yağış ve seller ülkenin doğusundaki liman kenti Derne’de büyük yıkıma yol açtı.

10 bini aşkın insanın hayatını kaybettiği felakette, 10 binden fazla kişinin de kayıp olduğu ve ölü sayısının 20 bini geçebileceği ifade ediliyor.

Fırtına sebebiyle yağış miktarında olağanüstü bir durum yaşandığı, Libya’nın kuzeydoğu kıyılarına 24 saatte 400 mm’den fazla yağmur düştüğü, normal şartlarda eylül ayı ortalamasının 1,5 mm olduğu söyleniyor.

Doğal afetler ve beklenmedik koşullar karşısında insanoğlunun çoğu zaman yapabileceği bir şey olmadığı malum.

Ancak Derne’deki felakette bir dizi ihmalin olduğu açıkça görülüyor.

Kentin ortasından geçen vadi ve vadinin iki kenarına inşa edilen evler, olası sel ve taşkınlar sırasında felakete âdeta davetiye çıkarıyor.

Dağlardan vadiye akan suyu tutması için inşa edilen iki barajın arka arkaya yıkılması, kentin dörtte birinin sel sularıyla denize sürüklenmesine yol açmış.

Önce 1,5 milyon metreküp su tutan yukarıdaki baraj yıkılmış; oradan hızla gelen sular, daha aşağıda yer alan ve 22,5 milyon metreküp su tutan barajı yıkmış.

Yukarıdan gelen onca su, akış hızının da verdiği güçle birkaç katlı koskoca binaları içindekilerle birlikte alıp götürmüş ve denize dökmüş.

Libya’nın doğusundaki Derne kenti savaş baronu Halife Hafter’in kontrolü altında.

Fırtına Libya’ya yaklaşırken yoğun yağış olabileceği ve barajların yıkılabileceği uyarısı yapılmasına rağmen hiçbir önlem alınmamış.

Daha da ötesi felaketin yaşandığı mahallelerin sakinleri evlerinden çıkıp bölgeden uzaklaşmak istemişler fakat Hafter’e bağlı güçler insanları zorla evlerine kapatmış.

Barajlarda gerekli bakım ve güçlendirme yapılsaydı, yıkılma tehlikesine karşı barajların suyu kontrollü bir şekilde boşaltılsaydı felaket yine de bu boyutta olur muydu?

Derne’den epey uzakta olan ilk baraj yıkıldığı anda kent sakinlerine haber verilseydi ve sel tehlikesi bulunan yerlerdeki insanların, evlerinden güvenli alanlara tahliyeleri sağlansaydı can kaybı daha az olur muydu?

Şu an birçok kişi bu soruları soruyor.

Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Dünya Meteoroloji Örgütü Genel Sekreteri Petteri Taalas da erken uyarı sisteminin olmaması sebebiyle Derne’de can kaybının çok fazla olduğunu söyleyip ekliyor: “Normal şekilde işleyen bir yönetim olsaydı yetkililer insanların tahliyesini gerçekleştirebilirdi.”

Libya’nın doğusunda halkın can ve mal güvenliğini önemseyen sivil bir yönetim yok.

O bölgeler, tek derdi kendi ailesinin geleceğini garanti altına almak ve oğullarından birini ülkenin başına geçirmek olan muhteris bir emekli general tarafından diktatörlükle yönetiliyor.

Derne’deki felaketten sonra tüm suçu yoğun yağışın üzerine atan Hafter’in, ihmallerin sorumluluğunu üstlenmesi beklenmiyor.

Halktan çok yoğun baskı gelirse en fazla, alt düzeyde birkaç yetkiliyi günah keçisi ilan eder; o kadar.

Bu arada, felaketin hemen ardından Hafter’in bölgesi demeden Derne’nin yardımına koşan Türkiye’ye Libyalılardan övgü var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla gönderilen deneyimli arama kurtarma ekiplerinin, felaket bölgesinde modern cihazlarla arama yaparak yüzlerce kişinin hayatını kurtardığı ifade ediliyor.