Salı günü ABD, tarihinin en kritik seçimlerinden birini yaşayacak. Anketlerde gözüken, her iki adayın birbirine çok yakın oy alacağı yönünde. Böylesi bir sonucun sokak olaylarına yol açması, itirazlarla sayımın uzaması ve sonucun mahkemede belirlenmesi de ihtimal dâhilinde.

Yani dünyanın süper gücü iki-üç aylık bir istikrarsızlık ve belirsizlik dönemine girebilir. Orta Doğu’da Netanyahu, Ukrayna’da ise Putin’in böyle bir boşluktan istifade etmek için bazı adımlar atması da ihtimal dâhilinde.

Bu yazının yayınlandığı gün ya seçim sonuçları açıklanmış ve ABD Başkanı belirlenmiş olacak ya da ABD kısa süreli de olsa bir istikrarsızlığa sürüklenecek.

Herkesin merak ettiği diğer bir soru ise Trump ya da Harris yönetiminin Türkiye, Orta Doğu ve Ukrayna’da etkilerinin ne olacağı ile ilgili.

Türkiye’de ve dünyada bazı çevreler Demokrat bir ABD Başkanı’nın dünya barışı için daha iyi olacağı fikrine inanmış durumdalar.

Neoliberal fikirlerden hareket eden bu çevrelere göre liberal, Demokrat bir ABD Başkanı müttefiklerini gözeten çok taraflı bir dış politika ile uluslararası kurumlar ve normları ayakta tutacaktır.

İnsan hakları, hukukun üstünlüğü, fikir ve ifade özgürlüğü Demokrat bir başkan tarafından hem ABD’de hem dünyada desteklenecek ve güçlendirilecektir.

Hâlbuki Biden yönetiminin son beş yıldaki performansına bakanlar bütün bu iddiaların altının boş olduğunu ve sadece bir söylemden ibaret olduğunu görecektir.

Biden yönetimi bu neoliberal söylemlerin maskesi altında ABD tarihinin en savaş yanlısı emperyalist politikaları devreye sokmuştur ve bu anlamda Amerika’nın en savaş yanlısı hükûmeti olmuştur.

ABD, Ukrayna’dan İsrail’e milyarlarca dolar kaynağı savaşa ayırmış; en ağır insan hakları ihlallerini uyguladığı politikalarla bizzat desteklemiştir.

Biden yönetimi döneminde gerçekleşen Gazze soykırımı sırasında uluslararası hukukun neredeyse bütün normları ihlal edilmiş, uluslararası kurumlar altı boşaltılarak işlevsiz ve etkisiz hâle getirilmiştir. Biden yönetimi sayesinde dünya âdeta orman kanunu dönemine geri dönmüştür. Biden yönetimi aynı zamanda ABD içerisinde de fikir ve ifade özgürlüğünü ağır baskı altına almıştır. Filistin’e destek eylemleri düzenleyenlerin başlarına gelenleri hatırlayalım.

Bütün bunların ötesinde hem Obama döneminde hem de Biden yönetimi döneminde ABD bürokrasisinin Türkiye’ye karşı takındığı düşmanca tavrı da hatırlatmamıza gerek yok.

Dolayısıyla Demokrat bir başkanın dünya ve Türkiye için daha hayırlı olacağı düşüncesi büyük bir illüzyon ve yanılsamadan ibaret.

Bu, Trump yönetiminin daha iyi olacağı manasına kesinlikle gelmiyor. Eğer seçimi kazanırsa Trump’ın öngörülemez bir lider olarak bazı taşları yerinden oynatacağı kesin. Onların neler olabileceğini ise Trump’ın kazanması durumunda önümüzdeki yazıda tartışalım.