Havalar bozmaya başlasa da biz havamızı bozmayalım diye yazıyorum bu haftaki yazıyı. Malum, kasım-aralık-ocak ayları ile beraber havamız bozulabilir, çünkü bu aylarda salgını ile nam yapmış bir virüsün aktivite zamanı. Hayvanlardan bulaşan cinsinin çok daha ağır olduğunu geçtiğimiz yıllar öğretti bize. Özellikle kuş ve domuzdan bulaşanı için acı tecrübeler elde ettik. Halk arasında grip denilse de tıbbi karşılığı enflüanza virüsüdür. Herhangi bir yaşta görülebilen bu virüs, bulaşma oranı yüksek viral bir hastalık oluşturur. Özellikle 2 yaş altı ve 65 yaş üstünde ağır seyredebilir. Bazen çok uzak mesafelerden bir kuşun kanatlarına binip gelebilmektedir. İki gün kuluçka süresi vardır. İkinci günden sonra öksürük ve boğaz ağrısı ile kendini belli etmeye başlar, diğer nezle çeşitlerinden yaygın eklem ve kas ağrıları ile ayrılır. Nefes darlığı ve solunum güçlüğünün varlığı hastaneye yatarak tedavi yapılması gerekliliğinin göstergelerinden biridir. Çarpıntı ve bilinç bulanıklığı durumun ciddi olduğunu gösterir. Öyle bir virüs ki her yıl şekil değiştirdiği için kendisine karşı tam bağışıklık kazanmak da mümkün değil maalesef. Bu yüzden aşılar da her yıl yeniden yeni virüse göre üretilir, yani tam bir koruyuculuk sağlayamamaktadırlar.
Tanımlayıcı bilgileri verdikten sonra, sıra geldi yapmamız gerekenlere:
Bu virüsten korunmak için değişken hava koşullarına karşı tedbirli olmalı, uygun kıyafetler giymeliyiz.Elimizi yıkama konusunda özen göstermeliyiz. Özellikle arkadaşlarımızla merhabalaşırken çok yakınlaşmamalı, muhabbette değil belki, ama fiziksel anlamda mesafeli olmalıyız.Her zaman yapmamız gerekse de özellikle önümüzdeki üç aylık süreçte beslenmemize, çevresel hijyene ve bulunduğumuz ortamın havalandırmasına çok dikkat etmeliyiz. Beslenme demişken konuyu biraz açmak istiyorum. Özellikle kış aylarında bağışıklığımızı güçlendirecek yiyecek ve içecekler tüketmek bu hastalığa karşı direnç kazanmamıza vesile olacaktır. Şekerli gıda tüketiminden uzak durmalı, zencefil içerikli sağlıklı çaylar tüketmeliyiz. Özellikle okaliptüslü bitkisel çaylardan tüketmek vücudumuzu uzun vadede güçlü kılacaktır.Soğan kürü dediğimiz ve etkinliğini bizzat deneyerek öğrendiğimiz bir çeşit soğan çayı da denenebilir bence. (Kaynamakta olan bir buçuk su bardağı klorsuz suyun içine dış kabukları soyulmuş soğanı 4 veya 6 bölerek atın. Ağzı kapalı olarak 5 dakika kaynadıktan sonra, ılımasını bekleyin, öğleden önce ve sonra günde iki kez 15 gün boyunca ve ihtiyaç duydukça kullanın)En ufak burun akıntısında doktora koşun demiyorum ama yaygın halsizlik ve kas ağrıları başladıysa mutlaka doktorunuzla görüşün derim.Aşılamaya gelince; özellikle diyabet, kalp hastalığı, dalak hastalığı gibi kronik rahatsızlığı olanlara ve sürekli enfeksiyon maruziyeti yaşayan sağlık personellerine aşı yapılmasının fayda sağlayacağını düşünüyorum.
Sağlıcakla kalın. Selam ve dua ile…