AK Parti 16 Nisan referandumundan zaferle çıktı. Ancak İstanbul ve Ankara gibi oy deposu illerde “hayır” cephesinin önde çıkması dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti genel merkezince yaptırılan anketlerde bu sonucun sebepleri araştırıldı. Bu anketlerde, şuanda istifa eden belediye başkanlarının halktan geçer not almadığı ortaya çıktı…

Yapılan anket ve kamuoyu araştırmalarından da hareketle, partinin yetkili organlarının değerlendirmesi sonucu; İstanbul, Ankara, Bursa, Niğde, Balıkesir ve Düzce belediye başkanları istifa ettiler…

“Biz görevden almazsak, halk seçimde görevden alacak” cümlesiyle süreci özetleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2019’da bu belediyeleri kaybetmeden tedbirini aldı. Testi kırılmadan tedbir alınmış oldu.

Peki Cumhurbaşkanı bu istifalar ve il başkanlıklarına yaptığı atamalarda keyfi veya nefsi, şahsi bir hesapla mı hareket ediyor? Muhalefet bunu iddia ediyor. “AK Parti tek adamın keyfine göre yönetiliyor” diyorlar.

CHP’nin anlamakta zorlandığı nokta şu; AK Parti’de lider ve dava adamı arasında bir hukuk vardır. Lider de bu hukuka riayet ediyor, dava adamı olarak atanan il başkanları ve istifa eden belediye başkanları da bu hukuka riayet ediyorlar.

Melik Gökçek ne dedi; “Emir demiri keser. Erdoğan emretti. Ben de istifa ediyorum.” 

Şimdi AK Parti’deki “lider ile dava adamı arasındaki” ilişkiye ilginç bir örnek vereceğim. AK Parti Konya İl Başkanı genel merkezin isteğiyle istifa etti. Yerine seçilecek isim için il başkanlığında 50 ismin yarıştığı bir temayül yoklaması yapıldı. Temayül yoklamasında en fazla oyu alan beş adayın dosyası genel merkeze götürüldü. İl koordinatörü milletvekilinin, adaylar ve süreçle ilgili hazırladığı raporla birlikte Erdoğan’ın huzuruna çıktılar…

Erdoğan, AK Parti Konya İl Başkanlığı’na Hasan Angı’yı atadı. Erdoğan’ın “nefsi ve keyfi” davranacağını bekleyenler için Angı ismi sürpriz bir atama olmuştu. Neden mi?

Aslında Angı’yı tanıttığımızda il başkanı seçilmesinde bir sürpriz yoktu. Çünkü Angı AK Parti’nin Konya kurucu il başkanıydı. AK Parti’nin başarılı olup olmayacağının belli olmadığı 2002’de, yolun başında safını belli ederek, AK Parti’nin temsil ettiği davaya ve lideri Erdoğan’a olan güven ve inancını ortaya koymuş bir isimdi…

Sonraki süreçte iki dönem Konya milletvekili olarak AK Parti’de hizmetlerine devam etti. Buraya kadar her şey normaldi. 2009 yılında genel merkezin Konya il başkanı adayına karşı kongrede başka bir adayı destekledi. Erdoğan’ın bizzat katıldığı kongrede Angı’nın desteklediği isim il başkanı seçildi.

Sonraki süreçte Angı, milletvekili seçimlerinde aday olmadı. Ama Angı partisine küsmedi. Partisi de kendisini dışlamadı. Angı, her fırsatta parti programlarına katılıp AK Parti’nin yanında durduğunu halka gösteriyordu. Bu süreçte AK Parti ve lideri Erdoğan hakkında ne basında, ne de kamuoyu önünde aleyhte tek bir açıklaması olmadı…

2009 yılında genel merkezin gösterdiği adaya karşı aday çıkaran ve kazanan Angı’ya; sekiz yıl sonra genel merkezde yeniden Konya’nın anahtarı verildi. Erdoğan, istifalarda ve başkan atamalarında keyfi ve nefsi davranıyor olsaydı Angı’yı il başkanı olarak atamazdı…

Bu örnekte de görüldüğü gibi, AK Parti’de keyfilik yok ama CHP Kemal Bey’in keyfine göre yönetiliyor…

Liderlik tam da böyle bir şeydir. Davaya en iyi şekilde hizmet edeceğine inanılan kişiye görev verilir. Keyfi ve nefsi hareket edilmez. Siyaset meydanındaki savaşı böyle bir lider ve böyle dava adamlarıyla kazanırsınız…

Dava adamlarını kaybetmeyin. Dava adamlarını kaybederseniz, seçimi de savaşı da kaybedersiniz. Lider Erdoğan’dan öğrenecek daha çok şey var. Tabii Hasan Angı’dan da…