Malumunuz Marksist/Leninist ideolojiye iman eden PKK, savaşı şehirlere taşıyıp, sokaklara çukurlar kazdıktan sonra bazı yandaşları tarafından bu çukurlar için ‘Hendek sünnettir’ sözü dile getirilmeye başlandı ve birçok şehrin sokağına bu şekilde sloganlar yazıldı…

Evet, Peygamber Efendimiz (sav) bir savaşta Medine-i Münevvere şehrini  korumak için savaş taktiği olarak etrafına Hendek kazmıştır.

Bu kadarı ile bakıp; devrimci sol mensubu biri gibi beyninizi ve iradenizi kullanmaz veya bir ideolojiye köle olup o uğurda bel’amlık yaparsak; ‘Evet, bugün PKK’nın kazdığı çukurlar da hendektir ve sünnettir.’

Ancak…

Bu soruya insanca ve Müslümanca cevap verecek olursak ki; insan ve Müslüman olmanın elzemlerindendir aklını kullanıp idrak etmek ve tefekkür etmek.

Sorunun cevabı budur…

Sünnet-i seniyye o dur ki: İslam Peygamberinin (sav) yaptıklarını, yapın veya yapmayın diye tavsiye ettiklerine uymak, hayatı onun yaşadığı gibi yaşamak niyetiyle onu taklit etmek, O’nu (sav) tek rehber ve önder edinmektir.

Sünneti icraya geçmeden önce; Allah’a (cc), peygamberlerine, meleklerine ve kitaplarına yani Kur’an-ı Kerim’e tartışmasız iman etmek gerekmektedir.

Efendimiz’in (sav) bir sünnetini yerine getirmek için önce ne yaptığını, nasıl yaptığını ve ne sebeple yaptığını bilmemiz lazım ki, biz de onun gibi aynı sebep ve niyetle, onun yaptığı şekilde yapalım ki ‘sünnet-i seniyye’ olsun.

Medine-i Münevvere müşrik ordularının saldırısı altındaydı, şehrin huzuru, refahı, haysiyeti tehdit altındaydı. Şehir halkının can, mal ve namus güvenliği tehdit, tehlike ve saldırı altındaydı…

Efendimiz (sav) sivillerin can, mal ve namus güvenliğini muhafaza, şehrin yakılıp-yıkılmasını, istila edilip yağmalanmasını engelleme ve yaşam alanlarını savaş alanı yapmama adına şehrin DIŞINA hendekler kazdırdı.

Bugün de bir şehir: Saldırı ve tehdit altındaysa, insanların yaşam alanlarının savaş alanı olma tehdidi varsa, insanların evleri, işyerleri, okulları, hastaneleri yakılıp-yıkılıp istila edilmesi ve sivillerin katliama uğrama tehlikesi varsa; o şehrin DIŞINA kazılacak kanalın adı ‘Hendek’tir ve o hendeği kazmak sünnet-i seniyyedir.

Daha açık ifade etmek gerekirse sünnet-i seniyye olan HENDEK o kanaldır ki; bir şehrin huzurunu, refahını ve barışını sağlasın. Bir şehri savaştan ve savaşın yıkımından muhafaza etsin. Bir şehirde yaşayanların can, mal ve namus güvenliğini sağlasın, o şehri emin bir belde kılsın.

Şimdi hatırlayalım; PKK, şehirlere o çukurları hangi şartlarda ve neden kazdı?

Türkiye, barış ve kardeşlik projesiyle demokratikleşme yolunda hızla ilerlerken, Kürtler’in, dindarların ve Aleviler’in Kemalist rejim tarafından gasp edilmiş hakları iade edilmiş ve ediliyorken, çözüm süreci ile PKK’nin silahsızlanma müzakereleri sürdürülüp barış ve huzur kalıcı hale getirilmeye çalışılırken, kısaca değil sadece şehir merkezleri, kırsal alanlar bile emin ve huzur alanı olmuşken…

Kırsalda kullandığı silahı bırakma vaadi ile bunun müzakeresini yaptığı bir süreçte; şehirlere silah taşıyıp, YDG-H isimli silahlı şehir çetesi yapılanmasına gidip sonra da halkı ‘AKP, DAEŞ ile anlaştı yakında buraya saldırıp toplu sivil katliamlar yapacak’ yalanıyla sokaklara çukurlar kazdı.

Yani şartlar Medine-i Münevvere şartlarının tam tersi; o zaman kazılan hendeklerle şehir savaş alanı olmaktan muhafaza edilmişti, bugün kazılan hendekler şehirleri savaş alanı yaptı.

Emin bir beldede insanlar huzur ve refah içinde yaşıyorken, o şehre savaşı taşıyıp; insanların can ve mal güvenliğini yok etmek, yaşam alanlarını istila etmek ve yıkmak, insanları kapılarını açık bırakmak zorunda bırakıp mahremiyeti ayakaltına almak, şehirden göç etmek zorunda bırakmak için şehirlerin İÇİNE kazılan kanalın adı HENDEK değil ÇUKURDUR ve bu; tarihte başka bir örneği olmayan büyük bir ZULÜMDÜR!

Hele Şeriat-ı Muhammediye’yi düşman ilan edip; mensup ve muhiplerine ‘gerici’ diyen, Kur’an için ‘1400 yıllık köhnemiş kitap’ diyen, kanun ve nizamları için ‘Ortaçağ karanlığı’ diyen bir ideolojinin işine geldiği zaman ‘Sünnet’ kelimesini kullanması en iyimser tabirle Bel’amlıktır; din istismarıdır, ikiyüzlülüktür.

Sosyalist, Kemalist, Apoist, laik, liberal, sağcı, kapitalist ve daha adını sayamadığım herhangi bir beşeri ideolojiye iman etmiş bir kimse; herhangi bir ilahi dine ait bir kanunu veya öğretiyi yaptığı bir işe referans göstermesi: Şayet istismar, ikiyüzlülük ve bel’amlık değilse;  Kendisini inkâr; ideolojisini de çöpe atmasıdır.

Ba’de kulli hisap;

Şartları, amacı, niyeti ve sonucu itibariyle Efendimiz’in (sav) sünnetine taban tabana zıt bir eylemin ‘sünnet’ olduğunu iddia etmek, hele ki Efendimiz’e (sav) düşmanlığı kendine şiar edinmişlerin böylesi bir iddiada bulunması çaresizliklerinin ve düştükleri gülünç durumun apaçık delilidir.

Kendisini âlim, şeyh, molla, hoca veya her ne şekilde ifade ediyorlarsa; sarıklarının rengine ve çapına, sakallarının genişliğine ve uzunluğuna bakmaksızın bu iddiada bulananlardan kendilerine ve ilimlerine güvenen her kim veya kimler varsa bu konuyu onların belirlediği kamuya açık bir ortamda onlarla müzakere etmeye hazırım.

Kur’an tüm ayetleri ile bir bütündür, bir tek ayetini inkâr veya şüphe; insanı Müslüman olmaktan çıkarır kâfir yapar. Sünnet-i seniyye de İslam şeriatına iman etmişler içindir. Peygamber’i inkâr veya sünnetinin bir kısmını inkâr edip işine gelen bir kısmı ile amel etmek veya ediyorMUŞ gibi yapmak din istismarıdır, bel’amlıktır.

Sünnet olan HENDEK ile zulüm olan ÇUKUR birbirlerinden fersah fersah uzaktır; akıl, iman ve vicdan ehline arz ederim…

Selam ve dua ile…