Ülkelerin ulusal ve uluslararası piyasalarda ki konumunu belirleyen en önemli göstergelerden birisi cari açık konusudur.
Cari açık konusunun tam tersi ise cari fazladır. Cari açığın mı fazla olması iyidir yoksa cari fazlanın mı daha büyük olması ülke ekonomileri için iyidir? Bu durum ülkenin ve dünyanın içinde bulunduğu ekonomik konjonktüre göre değişen bir olgudur.
Yani eğer siz ülke olarak kendi ürünlerinizi üretiyor ve bu ürünler ülkedeki ekonomik yapıyı güçlendirici nitelikte oluyorsa bu durumda cari fazla iyidir.
Diğer taraftan siz ithalata dayalı ekonomik yapı üzerine kurulmuş bir ülke olarak ürettiğiniz ürünler ihtiyaçlarınızı karşılamıyor ve bundan ötürü de dışarıdan ürün ithal etmek durumunda iken sadece ithalat maliyetleri yükseldiği için yurtdışından ürün alamıyorsanız bu durumda cari fazla iyi değildir.
Cari açık konusunda ise cari açık hiçbir ülkenin tercih ettiği bir durum değildir.
Türkiye ekonomisi bu yılın ilk 9 ayında yaklaşık 30 milyar $ cari açık verdi. Ağustos ve eylül aylarında cari fazla verildiği için bu rakam bu seviyede çıkmıştır. Yani bu 2 ayda cari fazla verilmeseydi cari açık rakamı ilk 9 ay için yaklaşık 34.5 milyar $ seviyelerinde gerçekleşecekti.
Cari fazlanın verilmesinin ana sebepleri olarak son dönemde özellikle ağustos ve eylül aylarındaki döviz kuru yükselişlerinin ithalat maliyetlerini oldukça üst seviyelere çekmesi, ülkemizin ekonomik aktivitelerinin yavaşlaması ve üretim ile ticaretteki finansman yükünün artmasını görmekteyiz.
Bu sebeplerden ötürü de dış ticaret hareketlenmelerindeki daralmaya paralel olarak ta cari fazla durumu ortaya çıkmıştır.
Özellikle finansman yükünün mümkün olduğu kadar alt seviyelere çekilerek faiz oranlarının hızlı bir şekilde düşürülmesi veya tamamen ortadan kaldırılması gerekmektedir. İş dünyası ekonomi yönetiminden bu tedbirle ilgili olarak kararlı bir aktivasyon sergilemesini ivedi olarak beklemektedir.
Çünkü şuanda ki faiz oranlarıyla ülkemizde yeni yatırım yapılması pek mümkün görünmemekte hatta yapılan ve devam eden yatırımların yaşatılması da imkânsız hale gelmiş durumdadır.
Durumun bu şekilde olması da alınacak önlemlerin sadece ve sadece sözde kalmaması hayata geçirilmesinin iş dünyası için önemini bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Aksi takdirde şirketlerimizin hayatlarını devam ettirebilmeleri çok güç bir hal alabilecektir.
Tüm bunların yanında cari açık sorunumuzla baş edebilmek için ise bazı önlemlerin alınması gereklidir.
Bu önlemler arasında finansal ve ekonomik hedeflerimizin yapılabilir nitelikte olması, yatırımların niteliğinin doğru olması, ithalatı fazla olan ürün gruplarının hızlı bir şekilde yurtiçinde üretilmesi, finansman uygulamalarının iş dünyasının beklentileri yönünde oluşturulması, yatırımcıları cezbedecek finansal yaklaşımların benimsenmesinin yanında özellikle teknoloji alanında verimli yatırımların önünün açılması bulunmaktadır.
Son aylardaki cari fazla ile birlikte 2018 yıl sonu cari açık tahminleri güncellenme gerektiren bir noktaya gelmiştir.
Bu noktada ülkemizdeki Kasım ve Aralık aylarında ekonomik faaliyetlerin hangi yönde yoluna devam edeceği önem arz etmektedir.
Çünkü bu aylardaki yön ve bunun yanında bu ay içerisinde daha önceden açıklanan teşviklerin etkisinin ne olacağı cari dengemizin nasıl yol alacağını belirleyen önemli bir etken olacaktır.
Umarım bu denge cari açığın makul seviyelerde çıktığı ve cari fazlanın finansal baskıdan kurtulduğu bir yönde olur.