Buğdaysız hayat -2

Buğdaysız hayat -1

Alışkanlıkları değiştirmekten bahsederken bundan sonraki satırları anneme refakatçi olarak eşlik ettiğim hastane odasından yazdığımı bilmenizi isterim.

Şu fani dünyada insanın bakiyi araması gayet doğal bir refleks olsa da bu sırrın bu dünyada olmadığını gösteriyor geçmiş zaman; örnekleri ile bizlere…

Geçmişin bu kadar da faniliğini net belli ettiği bir noktada alışkanlıkların değişmesi bazılarımız için anlamsız gelebilir. Hâlbuki kazanılmış bütün alışkanlıkların zaman diliminde değişebildiğini biliyoruz. Bu yüzden bu değişimi başlatabilme becerisine çok ciddi ihtiyacımızın olduğunu anlamak ve anlatmak gerekir.

Bursa’da Emir Sultan Hazretleri’nin türbesini ziyaret için Samsun’dan yola çıktığım bir vakitti. Kendisinin şu meşhur sözü yolum için ışık olmuştu: “Eller yahşi ben yaman, eller buğday ben saman.”

Bursa’da bu ziyareti gerçekleştirenler bilirler, medreseye varmadan hafif dik bir rampasının olduğunu. Yaz güneşinin yokuşu çıkarken beni zorlayacağı aşikârdı, ama kararlıydım. O güne kadar kilo vermek benim için hayaldi ne de olsa. İlk görme heyecanından olsa gerek rampayı biraz hızlı çıktım.  Düzlüğe vardığımda nefes nefese kalmıştım. Hafif çarpıntım olmasına rağmen türbe ve medrese beni benden alıp, zamanın ruhuna teslim etmişti. Bir an kendimi geçmişte buldum. Eğitim alan medrese talebeleri gözümün önüne geldi. Hafif bir tebessüm ve tevazu içinde eğitimlerini alıyorlardı. Hiçbirinin de kilosu yoktu. Yemek onlar için dünyanın en önemli şeyi de olamazdı zaten. Benim için ise tam tersi bir durum söz konusuydu.

Uzatmayalım. Ziyaret sonrası şehir merkezinde uğradığım bir alışveriş merkezindeki mağazada kitap raflarını gezerken sağlık köşesinde buldum kendimi. “Eller buğday ben saman” sözü bir anda raflarda “buğday göbeği” olmuştu. Dikkatimi çekti. Hani saman gibiyim derler ya benim göbeğimde saman gibi hissettiriyordu beni, bana.

Kitabı okudukça ufkum açılıyor, bilinmeyenlere yolculuk yapıyordum. Kapitalist sistemin insanı nasıl da esir aldığını, para için her şeyin mubah olduğunu okudukça görüyordum. Derken buğdayı bırakmaya karar verdim. (Özellikle genetiği değiştirilmiş olanı) Sadece buğday yetmezdi mısır ve patates tüketimine de dikkat etmek gerekirdi. Bıraktıktan on beş gün sonra rüyamda fırın görmüştüm. Güzel kokular burnuma geliyordu. Ama yine de vazgeçmedim. Yediklerimden buğday ve türevlerini uzak tutum. Aradan geçen bir ayda 4 kilo verdim. Geceleri kâbuslarım azalmış, yataktan daha erken kalkabiliyordum. Okuduğum her şeyi yaşayabiliyor olmam doğru yolda olduğumun bir göstergesiydi.

Evet! O kararı aldığım ve uyguladığım zamanın üstünden bir yıl geçti. Toplamda verdiğim kilo 18. Kan tahlillerim her yönü ile normale döndü ve hiçbir ilaç kullanmıyorum. Bence insanoğlunun en büyük hastalığı iradesizlik ve boş vermişlik. Fani dünyanın baki meyveler vermesi için bütün sır burada sanki.

İrademizin hakimi olabilmemiz dileğiyle…