Birkaç haftadır hala suni tatlandırıcılar ve zararlı etkileri hakkında yazıyor olmamız aslında işin başka bir boyutu olduğunu da gösteriyor. Eğer bu kadar büyük çaplı ve zararlı etkileri olmasa, bu kimyasal maddeler hakkında bir iki madde sayıp geçmek mümkün olabilirdi. Ancak durum, maalesef buzdağının görünen kısmı kadar değil!

Suni tatlandırıcıların insan sağlığı üzerindeki onlarca zararlı ve hatta dolaylı olarak yol açtıkları ölümcül etkileri hakkında yapılan birçok araştırma olsa da hala kullanılmaya ve tavsiye edilmeye devam ediliyor olması olayın en acıklı ve üzücü boyutunu oluşturuyor. Bu da açıkça gösteriyor ki, bunların kullanımının tavsiye edilmesi kesinlikle insan sağlığı önemsendiği için değil, başka amaçların dikkate alınması…

Şunu özellikle belirtmek isterim ki, birkaç haftadır yazdığımız bu konuyu daha detaylı anlatmak istesek aslında çok daha uzun zaman alır. Neden mi? Çünkü bizim burada belirttiğimiz bilimsel çalışmaların sonuçları, yalnızca yapılanların bir kısmını içeriyor. Yani anlatılacak daha çok şey var…

Keşke suni tatlandırıcılar hakkında sadece insan sağlığı hakkında zararlı etkileri var diyebilseydik, ama maalesef bu mümkün değil…

Gerek genç nesiller üzerinde, gerekse çevre sağlığı üzerindeki olağanüstü zararlı etkileri hakkında yapılan birçok bilimsel araştırma mevcut. Örneğin, yapılan araştırmalar, anne karnında amniyotik sıvı yoluyla ve emzirme döneminde anne sütü vasıtasıyla suni tatlandırıcılara maruz kalan bebeklerin, gelecek yıllarda yine bu maddelerden yana seçim yaptıklarını göstermiştir. Yine farklı bir çalışma, suni tatlandırıcılarla küçük çocuklar ne kadar erken yaşta tanışır ve ne kadar sık kullanırlarsa, gelecek yıllarda tatlı tercihlerini daima o derece daha fazla şeker oranı yüksek ürünlerde kullandıklarını kanıtlamıştır. Ayrıca, bağırsaktaki faydalı bakterileri de en az yüzde 50 oranında azalttığı ve bununla bağlantılı olarak obezite, diyabet, kanser vb. birçok ciddi hastalığa zemin hazırladığı bilimsel gerçeklerdendir.

Gelelim suni tatlandırıcıların çevreye verdikleri zarara. Aslında bunu okurken “Çaya kattığımız tatlandırıcı çevreye nasıl zarar verebilir ki?” diye düşünebilirsiniz. İşte böyle zarar veriyor… Suni tatlandırıcı maddeler, vücudun sindirim süreçlerine karşı dayanıklı şekilde, sadece dildeki tat alma bölgelerine tat vermesi hedeflenerek üretilen kuvvetli maddelerdir. Yani vücut bunların bazılarını parçalayamaz ve bunlardan kalori elde edemez. Bu konuda yapılan araştırmalarda, vücuttan doğrudan atılan bu suni tatlandırıcıların, güneş ışığının etkisiyle (fotodegredasyon) farklı kimyasal maddelere dönüştüğü ve bunların da doğada altı kat daha fazla kalıcı olduğu gösterilmiştir. Bütün bunlar atık sular, içme suları (akarsular ve kaynak suları) ve denizler dahil dünyadaki bütün su kaynaklarını ve tabii ki suda yaşayan canlıları ve ayrıca bitkileri de etkilemektedir. Bu konuda dünyada farklı ülkelerde (Almanya, Kore, Japonya, Kanada vb.) yapılan çalışma ve araştırmaların sonuçları tamamen birbirini destekler mahiyettedir. Kullanım sularında ve içme sularında yüksek oranda bulunan ve bilinen atık su arıtma işlemleriyle temizlenemeyen bu toksik maddeler, su kaynaklarının çevresindeki bitkilerin de yapısını bozmaktadır.

Kısaca ifade etmek gerekirse bunca bilgiyle aktarmak ve anlatmak istediğimiz şey, suni tatlandırıcılar kullanılmaya devam ettikçe insanların hem kendilerini ve hem de çevreyi çok hızlı ve kalıcı bir şekilde zehirledikleri gerçeğidir.

İnsanların kendilerine verdikleri zarara ek olarak, çevrenin (hava, su, toprak) kirlenmesi ve zehirli atıklarla dolması, maalesef insanlığın acıklı sonunu hazırlayacaktır gibi görünüyor.

Yazarın web adresi: www.emineakin.com