Çevrenize bir bakın… Tanıdığınız tanımadığınız çoğu kişinin en büyük derdinin kilo vermek olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. Nasıl kilo verecekleriyle ilgili sürekli konuşurlar, çareler ararlar, denemeler yaparlar çoğunlukla hüsranla ve hayal kırıklıklarıyla sonuçlanan… Sonunda daha çok kilo aldıkları diyetler, eş-dost tavsiyeleri ve başka arayışlar öylece sürer gider… Ama bu sizi yanıltmasın! Tam tersi bir durumdan şikâyetçi olanlar da var… Yani ne yapsa da bir türlü kilo alamayanlar… Aslına bakarsanız, toplumda çok da nadir görülen bir şikâyet değil bu.
Konunun ilginç yanı şu ki, kilo vermekte zorlanan kişiler ne zaman bu mevzular açılsa, bir türlü kilo alamayan bu insanlara son derece gıpta ederler. Çok duymuşsunuzdur ‘’ keşke ben de onun gibi olsam, neler neler yiyor yine bir gram kilo almıyor ‘’ diyenleri. Fazla kilolu olmak ve bir türlü ideal kiloya dönememek ne kadar sıkıntı verici ise, sürekli zayıf ve neredeyse kemikleri belirginleşecek derecede düşük kilolu olmak da en az o derece can sıkıcıdır. Elbette bunu sadece estetik ve fiziksel görünüş açısından değerlendirmek değil, öncelikle sebep -sonuç döngüsü yönünden yol açtığı ciddi sağlık problemleri yönünden önemsemek gerekir.
Vücudumuzda ve yapı taşımız olan hücrelerimizde son derece hassas ve inceliklerle mükemmel bir şekilde tasarlanmış mekanizmalardan sürekli bahsediyoruz. Çünkü vücuttaki bütün sistemin işleyişi, temelde hücresel düzeyde gerçekleşen ve sayıları neredeyse binlerle ifade edilebilen metabolizma olaylarına dayanmaktadır. Nasıl fazla kilo ve obezitede altta yatan problemlere odaklanarak meseleyi temelinden çözmek önemliyse ve akıllıca bir yöntemse, benzer şekilde kilo alamama durumunda da yine sebeplere odaklanmak çok önemlidir. Çünkü bu genellikle metabolik hastalıklar veya kanser gibi başka ciddi problemlerle birlikte görülebilir.
Beslenme, bahsettiğimiz metabolizma olaylarının temelini oluşturan bir konudur. Çünkü vücudumuza enerji ve diğer birçok besleyici madde beslenme yoluyla sağlanmaktadır. Ancak bu maddelerin sindirim, emilim ve yeniden kullanımında ortaya çıkan aksaklık ve problemler, doğrudan veya dolaylı olarak vücuttaki iç dengeleri bozar. Özellikle emilimin yapıldığı bağırsak iç ortamının problemli olduğu durumlarda kilo almak zorlaşır. Çünkü vücuda gereken besleyici maddeler sağlanamaz. Sebeplerine baktığımızda, iltihabi bağırsak hastalıkları (Çölyak hastalığı, Crohn hastalığı vb.), kanser, besin alerjileri, Candidiazis ve parazitler, hipertiroidi (tiroid bezinin fazla çalışması), öğün atlayarak düzensiz beslenme, kan şekeri dengesizlikleri (insülin direnci, diyabet) gibi durumların kişide düşük kiloya veya kilo almada güçlüğe yol açabildiğini görmekteyiz.
Ayrıca düşük kilolu ve zayıf olmanın da sağlık üzerinde birçok olumsuz etkisi ( zayıf bağışıklık sistemi, nörolojik problemler, saç, kemik ve cilt problemleri, çocuk sahibi olma konusunda problemler, sürekli yorgunluk, depresyon, tekrarlayan enfeksiyonlar, geç iyileşme, kanser vb.) vardır.
Çözüm konusunda belirtmemiz gereken en önemli nokta, şikâyetlerin veya hastalıkların temel sebeplerini ortadan kaldırmaya yönelik uygulamalara başladığımızda, eşlik eden problemlerin de adım adım ortadan kalktığını görmektir. Örneğin danışmanlık verdiğimiz bir kanser vakasında, hücresel sağlığa odaklanarak yoğun uygulamalar yaptık. Bu uygulamaların etkisiyle, ilk bir ay içinde sağlıklı kilo alma, enerji düzeyinde ciddi derecede artış tespit ettik. Devam eden süreçte ise, altı ayın sonunda kanserin tamamen vücuttan temizlendiğini gördük. Bu bize, hücresel sağlığa odaklandığımızda bütün problemlerin adım adım ortadan kalktığını gösteren apaçık bir delildir.
Yazarın web adresi: www.emineakin.com