ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Yemen’de meşru hükümete darbe yaparak başkent Sana’yı işgal eden Husilerin “yabancı terör örgütü” ve liderlerinin “terörist” ilan edileceğini açıkladı.
Yemen Dışişleri Bakanı Ahmed bin Mübarek, Amerika’nın bu kararından duydukları memnuniyeti dile getirerek, kararı desteklediklerini bildirdi.
Karara en büyük tepki ise hiç beklenmedik bir yerden geldi.
Birleşmiş Milletler (BM) Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths, Amerika’nın Husileri terör örgütü ilan etmesini eleştirdi.
BM Güvenlik Konseyi’ne hitap eden Griffiths, kararın Yemen’de açlığa yol açacağını ve tarafları bir araya getirme çabalarına zarar vereceğini öne sürdü.
İran destekli darbeci Husilerin BM tarafından korunup kollandığı uzun süredir bilinen bir gerçek.
BM tarafından gönderilen insani yardımlar Husilerin kontrolü altındaki halka değil doğrudan örgüt üyelerine gidiyor.
Hastanelere ve sağlık merkezlerine bağışlanan ambulanslar askeri operasyonlarda kullanılıyor.
BM Yemen Özel Temsilcisi olarak atanmadan önce Husilerden yakın arkadaşları olan Griffits ise bütün bu olanları seyretmekle yetiniyor.
Daha doğrusu yakın zamana kadar seyrediyor ve eleştirilere kulak tıkıyordu.
Şimdi bir adım daha ileri giderek Husilerin avukatlığını yapıyor.
Örgüt militanlarının dünyanın gözü önünde imza attığı katliamları ve işlediği savaş suçlarını ise görmezden geliyor.
Geçen gün Taiz’in bir köyüne saldıran Husiler köy sakinlerini meydanda toplayarak yaşlı, genç, çocuk demeden birçok kişiyi yargısız infaz etti.
Bununla da yetinmeyen militanlar, kendilerine karşı olan Yemenlilerin kalplerine korku salmak amacıyla öldürdükleri masum insanları yol kenarındaki ağaçlara astı.
Aynı vahşeti örneğin İŞİD ya da el-Kaide yapmış olsaydı uluslararası toplum -haklı olarak- ayağa kalkardı.
Fakat Husiler yaptığı için üç maymunu oynuyor.
BM Yemen Özel Temsilcisi gibi bir avukatı varken Husiler niçin Sana’yı işgale son versin ki?
Griffiths, “ABD Husileri terör örgütü ilan ederse açlık olur” diyor.
Sanki şu anda Yemen’de açlık yokmuş ve çocuklar açlıktan ölmüyormuş gibi.
Tarafları bir araya getirmekten bahseden BM Yemen Özel Temsilcisi’nin arzu ettiği çözüm, Yemen halkının Husilere boyun eğmesini sağlamaktan başka bir şey değil.
Başkent Sana’yı işgale son vermeden ve silah bırakmadan Husilerin yönetime ortak olmaları, Hizbullah’ın Lübnan’da yaptığı gibi paralel devlet olarak her şeyi kontrolleri altında tutmaları ve Yemen devleti üzerinde vesayet kurmaları demek.
Griffiths de tam olarak bunu gerçekleştirmeye çalışıyor.
Oysa BM Özel Temsilcisi’nin darbeci Husilerin başkent Sana’dan çıkmalarını ve işgale son vermelerini, silah bırakmalarını, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) koalisyonunun Yemen’i terk etmesini ve ülkenin tümünde yapılacak demokratik seçimlerle Yemen halkının temsilcilerinin belirlenmesini istemesi gerekiyor.
Griffiths, Yemen hükümeti ve Husileri bir araya getirmekten söz etse de Husiler silah zoruyla elde ettikleri iktidarı kimseyle paylaşmaya yanaşmıyor.
Arkalarında BM varken ve ABD’de İran’a yeniden alan açmak isteyen, Husileri terör örgütü ilan eden kararı geri çekebilecek bir başkan koltuğa oturacakken niye böyle bir şey yapsınlar ki?