Srebrenitsa Soykırım Tasarısı “beklenildiği gibi” Rusya tarafından veto edildiği için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden geçemedi. Beklenildiği gibi; çünkü soykırım yapan Sırpların en büyük destekçisi Rusya idi. Sadece Rusya’nın veto etmesiyle karar nasıl alınmaz mı diyorsunuz. BM’nin ne olduğunu anlamamız gerek önce.

BM Güvenlik Teşkilatı, II. Dünya Savaşı sonrasında savaştan galip çıkan Amerika, Rusya, Fransa, İngiltere ve Çin tarafından kuruldu. Bu 5 ülke dışında aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 51 ülke, kuruluş kararına imza attı. O zamandan bugüne 193 üyesiyle neredeyse dünyadaki bütün ülkeler BM’ye üye. Fakat diğer bütün devletlerin kurucu 5 üyenin bir tanesi kadar kıymeti yok. Yani dünyadaki 188 ülke, bir mesele hakkında ortak karar alsa bu 5 daimi üyeden 1’i bunu veto edebilme hakkına sahip. Eşitlik mi dediniz, “devletlerin eşit olmadığı yerde milletler eşit” öyle mi?

“Hepimiz eşitiz; ama bazılarımız daha eşit.” Hani demokratik dünya denilen şey var ya işte bunun en güzel misalini BM Teşkilatı ve aldığı kararlarda görebiliriz. Teşkilatın kuruluş amacı “dünya barışını, güvenliğini korumak ve uluslararasında ekonomik, toplumsal ve kültürel bir işbirliği oluşturmaktır” diye geçer. Fakat Konsey’in görev sıralamasındaki ilk madde şudur: “Birleşmiş Milletler’in amaç ve ilkelerine uygun biçimde barış ve güvenliği korumak.” Birleşmiş Milletler’in amaç ve ilkeleri nelerdir? Aldığı ilk karar, İsrail’i devlet olarak tanımak olan ve o bugüne kadar aldığı kararlar hep Müslümanlar aleyhine olan bir teşkilatın amacı ve ilkeleri ortada değil mi? Rejimleri olmasa da halkı Müslüman olan 57 ülke de BM üyesidir; ama diğer 188 ülke gibi hiçbir yaptırım güçleri yoktur.

Bir dünya düzeninden bahsediyoruz sürekli. Tesis ettikleri kurumlarla, bu sistemin devamını sağlayan düzenden. Birleşmiş Milletler, sadece emperyalist egemen güçlerin çıkarı için kurulmuş ve o çıkarları korumaya devam eden bir kuruluştur. BM karar alır, askeri harekatları NATO askerleriyle halleder. Ekonomik tarafını IMF politikalarıyla çözer. Yargı ayağını Lahey Uluslararası Adalet Divanı mahkemeleriyle çözer. Neticede ise, yapılan yüz binlerce insana etnik temizlikle soykırım bile olsa “daimi üyeler” ne karar alırsa onun adı o olur. Yani “soykırım olup olmadığına” onlar karar verir! En güzeli de BM’nin, kimsenin denetimine tabi olmadan, barış ve güvenliğin hangi durumlarda tehdit altında olduğunu, neyin saldırganlık olup olmadığını, hangi ülkeye hangi fiilinden dolayı nasıl bir yaptırım uygulanacağını belirleme ve karar alma hakkına sahip olmasıdır. Yani “kurt kuzu” hikayesi ve kuzuların buna dair yapabileceği hiçbir şey yoktur. Türkiye de dahil -Kıbrıs Harekatı- Müslüman ülkeler aleyhine yıllar boyu aldığı kararlar ve uyguladığı yaptırımlar ortadadır.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bunun farkında olarak “Dünya, 5’ten büyüktür” diyerek bu duruma tepkisini göstermişti. Bu noktada yapılacak tek şey, mevcut dünya düzenine karşı kendi inancımıza ve dünya görüşümüze uygun bir sistemi hayata geçirmek olmalıdır. Ülkemiz başta olmak üzere onların dayattığı sistemin dışına çıkarak kendi düzenimizi oluşturmaktan başka çaremiz yoktur. Ümmetin ve mazlum ülkelerin kurtuluşu buradan başlar. Birçok ülke emperyalizmin çıkarına olan bu adaletsiz düzenden rahatsız; fakat buna karşı bir şey yapacak gücü bulamıyor. Biz ülke olarak bu işi üstlenebilecek tarihi siyasi ve ekonomik potansiyele sahip bir ülkeyiz. Ülkemizi topyekun kuşatmak isteyenlerin içerde ve dışarıda yaptıklarına baktığımızda, bu adımı atmaktan başka yolumuz varmış gibi de görünmüyor. Vesselam.