Millet olarak temel besin kaynaklarımızın başında gelen ekmek yine, yeniden standartlara kavuşuyor!

Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından hazırlanan taslağa göre yeni çeşitler ve standartlar 10 grupta toplanacak ve şu şekilde olacak: “Köy ekmeği (tam buğday ekmeği), normal ekmek, kepekli ekmek, çavdarlı ekmek, yulaflı ekmek, karışık tahıllı ekmek, mısırlı ekmek, Vakfıkebir/Trabzon ekmeği, siyez buğday ekmeği, çeşnili ekmek”. Ekmek iyi pişmiş ve kabarmış olacak ancak zinhar yanık olmayacak, kendine has kokusu bulunacak, dış kısmında gözle görülür herhangi bir yabancı madde olmayacak, hele hamur topağı hiç bulunmayacak!

Bu arada… Bunca katkı maddesiyle üretilen sözde ekmekleri “normal ekmek” diye masumlaştırmak hiç hoş olmadığı gibi, girişilen projenin ruhuna da aykırı bir durum! Hatırlatmak istedim!

Devamı da var…

Ambalajlı ekmeğin paketi üzerinde un çeşitlerinin yüzde oranları, net ağırlık, tavsiye edilen son kullanma tarihi veya raf ömrü, kullanılan katkı maddesinin adı, gün ve ay olarak imal tarihi yer alacak. Söz konusu bilgiler, gerektiğinde Türkçenin yanı sıra yabancı dillerde de yazılabilecek. Bak sen! Türkçe etiket yazdıramadığımız esnafa bir de yabancı dilde etiket yazdırmak! Zor!.. Belki turizm bölgelerinde denenebilecek bir uygulama ama başka illerde imkânsıza yakın; benden söylemesi.

Ekmek çeşitlerinin etiketlerinde, ekmeğe özelliğini veren yulaf, çavdar vb. bileşen, yüzdesel oranıyla belirtilecek. Ekmeğe herhangi bir katkı maddesi katılmıyorsa da etiket üzerinde “katkısız” ifadesi yer alacak.

Ambalajsız satılan ekmeklerde ise ekmek üzerinde fırının adı ve “normal tip” ibaresini belirten etiket veya altta ekmeğin üretildiği fırına ait iz veya kabartma bulunacak. Ambalajsız ekmekler tüketiciye elle ekmeğin temasını önleyebilecek ebatta, uygun kâğıtlara sarılarak veya poşetlerde verilecek. Ekmekler işleme yerlerinde, depolarda, taşıtlarda ve satış yerlerinde yabancı kokulu, nemli, tatlarına ve diğer özelliklerine etki yapacak maddelerle bir arada bulundurulmayacak. İçinde ekmek bulunan kaplar ve kasalar, kuru zemin üzerinde, havadar ve temiz bir yerde bekletilecek, yağmur altında bırakılmayacak. Ekmek üreticisi ve satıcısı, standarda uygun imal edildiğini beyan ettiği ekmekler için istendiğinde standarda uygunluk beyannamesi göstermeye mecbur olacak.

Ne güzel başlıklar değil mi? Okuyup öğrendikçe insanın içi açılıyor; toplum sağlığı adına bir umut deryası gibi! Peki ya pratikte uygulananlar? Geçmişte yaşanan başarısız girişimler!

Tüketici bu yeni gelişmeye şüpheyle yaklaşıyor.

Fırıncılar yeni uygulamaya tepkili. Hem ortaya çıkacak ilave maliyetler hem de yeni iş gücü ihtiyacı birçok fırıncıyı şimdiden düşündürmeye başladı. Tepkinin bir diğer sebebi ise geçmiş yıllarda benzer uygulamaların denenmesine rağmen mesafe katedilememiş olması.

Benzer uygulamalar yine benzer gerekçelerle 2012 yılında denendi. 2013 yılında tazelendi, tutmadı! Bir umut, 2017 yılında bir kez daha denendi. Maalesef sonuç yine olumsuz neticelendi. Ne kanunu koyanlar, ne STK’lar, ne üreticiler, ne medya, ne akademisyenler, ne de tüketiciler bu işi benimsemedi; olayın arkasında duramadı, gündemde tutamadı.

Şöyle bir hatırlatma yapalım…

Tarihler 2013 yılının mayıs ayını gösteriyordu. Dönemin Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker müthiş bir müjdeyle çıktı tüketicilerin karşısına. Neydi o müjde? Ekmekte katkı maddeleri tamamen yasaklanıyordu!

Sayın Eker kararlı açıklamalar yapıyor, ekmeğin içinde 17 yabancı katkı maddesi yer aldığını ifade ediyor, 1 Temmuz 2013 tarihinden itibaren ekmekte sadece buğday unu, maya, bir miktar tuz ve su dışında hiçbir şey kullanılamayacağı taahhüdünde bulunuyordu.

2024 yılının ağustos ayındayız. Yani bu girişimin üzerinden 11 yıl geçmiş. Geriye dönüp baktığımızda ne görüyoruz? Kocaman bir hayal kırıklığı!

Geçiş süreci, uyum süreci, bilmem ne süreci, hemen hepsi verildi. Sonuç değişmedi maalesef!

Sizin anlayacağınız eski tas eski hamam; herkes bildiğini okudu, okumaya da devam ediyor.

Böyle olumsuz bir ortamda aynı olayı tekrar denemenin getirdiği umutsuzluk, özellikle fırıncı esnafını hayli hiddetlendirmişe benziyor.

Özetleyecek olursak…

Ekmek içerisine ilave edilen bütün katkı maddelerine derhâl son verilmeli. En kısa zamanda Türkiye'de tam buğday unundan yapılan ekmeğe geçiş sağlanmalı.

Üzerinde yaşadığımız kadim Anadolu toprakları buğdayın ana vatanı. Bunun daha ötesi yoktur! Buğdayın ana vatanı olan topraklarda ise ekmeğin en sağlıklısı, en lezzetlisi, en kalitelisi, en hası olmalıdır.

Daha sağlıklı nesiller yetiştirmek istiyorsak daha kaliteli, daha sağlıklı, daha lezzetli, daha doğal ekmek üretmek zorundayız.

İnşallah bu sefer başarılı olur, millet olarak kazançlı çıkarız.