Bazıları, " Erdoğan onlarla görüşseydi gezi olmazdı" diye bir safsata sunuyor; siyaset tarihinin doğrulamadığı...
Oysa isyancılarla anlaşma olmaz/olamaz...
Olursa bu, iktidarın ölümü olur ya da en hafifiyle, "iktidar kardeş kabul etmez" ilkesini bozar... Şımarık bir güruh iktidara her istediğini yaptırmaya başlar...
İsyan sadece bastırılır, eğer bu da olmuyorsa zaten iktidar ömrünü tamamlamış demektir...
En iyi örnek, Kabakçı Mustafa İsyanıdır; tarihimizde...
İsyancılar istediklerini almakla yetinmediler; dize getirdiklerini düşündükleri iktidarı da elde edene kadar...
Nitekim bütün isteklerini karşılayan III. Selim, buna rağmen tahtını koruyamadı...
İktidarlar, isyancılar istiyor diye değil, kendi kabiliyetleriyle ve güçleriyle adaleti ve güveni tesis etmek zorundadır; gönülleri fethetmek için…
Ancak o zaman kendileri olabilirler…
Yönetim anlayışını asla tasvip etmesem de Hüsnü Mübarek; "Bana bir dönem daha izin verin sonra yokum" sözüyle zihinlerde açtığı zafiyetin kurbanı oldu; toplum tabanında da geniş kabul görmesiyle...
Bura da temel ilke “yönetim anlayışı”ndan ziyade, iktidarın zayıflığı ve zaafları sebebiyle geri adım atmasıdır…
Macron, Sarı Yeleklilerle aynı masaya otursaydı yine aynı şeyi yapmış olurdu…
Çok alakalı gibi olmasa da bu durumun küçük bir simülasyonunu Boğaziçi Üniversitesi olaylarında de gördük…
Dönemin Rektörü Melih Bulu, isyancı öğrencilerin yanına giderek onları kazanacağını düşündü; ama kazanamadı...
Bulu gitti ama asiler hala sahada...
Çünkü yönetimi istiyorlar açık olarak ya da kendilerinden birini...
Arınç, Başbakanlık Vekaleti kendisindeyken Gezicilerle görüşerek yanlış yaptı, şımarttı...
Sayın Erdoğan yurtdışında olduğu için bir liderlik açığı oluştu sanırım...
Dolmabahçe’de de benzer bir hatayı önledi Çözüm sürecinde...
Sayın Erdoğan BBC mülakatında, “Dolmabahçe mutabakatı ifadesini cımbızlarım” diyerek çok açık tavır aldı…
O masada olanlar isesiyasi itibarlarını büyük oran kaybettiler...
Erdoğan farkı ise şu oldu: Onlarla aynı masaya oturmadığı için iktidarını korudu/korumaktadır...
İbn Haldun'u çok iyi içselleştirmiş bir lider olarak bunu hep başardı...
Gezi’nin kitleleri arkasına alma kapasitesi ise hiç olmadı, hala da yok...
Fakat gezi çok önemli bir kırılma noktasıdır; turnusoldur…
Hala safları belirleme aracı olarak çok önemli bir referans olmayı sürdürüyor…
Gezi, iktidar için “bastırılmış bir isyan hareketi” olsa da birileri için “başlamış ama bitmemiş gelecekte mutlaka bitirilmesi gereken yarım kalmış bir davadır…”
Karşılarında ise bir o kadar farkındalıklı bir kitle, Gezi’nin ne olduğunu bilerek saflarını sıkılaştırmayı sürdürüyor…
Anlaşılan o ki, Gezi her iki taraf için de safları sıkılaştırmanın ilham kaynağı…
Bu yarılmanın ne ile sonuçlanacağını, tarafların asabiyesi belirleyecek kuşkusuz…
Dilerim isyancılar bu ülkeye ne kaybettirdiklerinin farkına varırlar; geç olmadan…
Bu temennim, onlara destek veren Akşener gibiler, “Gezi bir umuttur” dediği sürece çok gerçekçi olmasa da…
Rabbimden hayırlı, huzurlu ve sağlıklı nice bayramlara eriştirmesi niyazıyla…