İslam âleminin mübarek Kurban Bayramı’nı idrak ettiği, kurban ibadetlerini yerine getirdiği bugünlerde bayramı yaşayamayan ya da kendi imkânlarınca yaşamaya çalışan bir yer var. 
Orası Gazze…
Bugün, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında 255. gündeyiz ve İsrail’in katlettiği Gazzeli sayısı 37 bini geçti. Yaralıların sayısı ise 83 binin üzerinde. Gazze’nin %80’i harabeye dönmüş durumda. Ne okul var ne hastane ne de ibadetleri yerine getirmek için bir cami.  
İşte Gazze böyle bir tabloyla girdi Kurban Bayramı’na. 
Yine de umutlarından, azimlerinden bir şey kaybetmeden hayata tutunmaya ve dinî vecibelerini yerine getirmeye çalışıyorlar. Yıkıntılar arasında bayram namazlarını eda edip elde kalan varsa kurbanlarını kesmeye ve dahi çocuklarına eldeki malzemeyle tatlı yapıp onları bir şekilde mutlu etmeye çalışıyorlar.
Oysa ABD Başkanı Biden’ın 31 Mayıs’ta “İsrail’in planı” diye açıkladığı, sonrasında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi gündemine de getirilen ve nihayet 10 Haziran’da Güvenlik Konseyi’nde kabul edilen 2735 sayılı Karar ile Gazze’de bir ateşkese varılması gerekiyordu. 
Fakat o günden bu yana bize hep Hamas’ın anlaşmayı kabul edip etmediği veya Hamas’ın bazı şartları olduğu ileri sürülerek anlaşmanın bir türlü kotarılmadığı servis ediliyor. 
Hatta Hamas’ın ara bulucu olan Mısır ve Katar’a, anlaşmanın hakkaniyetli bir şekilde uygulanmasını sağlayacak bazı garantiler istediği ve bu kapsamda Türkiye, Rusya ve Çin’in de kendilerine garantör olmasını talep ettiği haberleri sızdırıldı medyaya.  
Biden çıkıp “Bundan sonra top Hamas’ta.” deyiverdi. 
Hiç kimse de çıkıp sormuyor, peki bu anlaşmayı İsrail tarafı kabul etti mi?
Ya da şöyle sorayım: İsrail’in bu veya benzeri bir ateşkes anlaşmasını kabul etme niyeti ve ihtimali var mı?
Şimdiye kadar hiçbir İsrailli siyasetçi veya sözcü çıkıp İsrail’in, Biden’ın açıkladığı ateşkes planını kabul ettiğine dair tek bir laf etmedi. Bunun yerine Biden, “Bu İsrail’in planı.” dedi veya Blinken bölgeye yaptığı sekizinci ziyarette görüştüğü Netanyahu’nun, “planı kabul ettiğini” söyledi. Ancak biz hiçbir İsrailli yetkiliden planın kabul edildiğine dair bir açıklama duymadık. 
Dolayısıyla bu plan ister Biden tarafından açıklanmış olsun, isterse de BM Güvenlik Konseyi’nde kabul edilmiş olsun hiçbir kıymeti yok. 
Zira tıpkı BMGK’nın 25 Mart tarihinde kabul ettiği 2728 sayılı Ateşkes Kararı gibi hiçbir hükmü yok. 
Hatırlayın, o zaman da İsrail ateşkes kararını kabul etmemiş ve bunun üzerine devreye giren ABD yönetimi kararın bağlayıcı olmadığı tartışmasını başlatarak süreci sulandırmış ve Güvenlik Konseyi etkisizleştirilmişti. 
Aslında bugün de aynı şeyi yaşıyoruz. Ortada bir ateşkes planı var ama İsrail’in bu plana uymaya niyeti olmadığından, ABD devreye girip süreci sulandırıyor ve bu sayede İsrail’in şimşekleri üzerine çekmesi engelleniyor. 
Tabii bu arada Gazze’deki vahşet ve soykırım bayrama rağmen devam ediyor. 
Daha önce yazmıştık, bu vesileyle tekrar edelim. ABD artık Gazze’de ara bulucu ve müzakereci olamaz. Zira başından beri taraftır ve İsrail’in soykırım politikasını durdurmadığı gibi silah ve para göndererek desteklemiş ve bu nedenle de soykırım suçunun ortağı olmuştur. 
Şimdi biz soykırım suçuna ortaklık eden bir aktörden adil arabulucu olmasını ve iki tarafın da yararına olacak bir anlaşmayı kotarmasını mı bekliyoruz?
Aslında hepimiz bunun mümkün olmadığını biliyoruz ama hâlâ ABD’nin İsrail üzerindeki etkisini kullanarak bu ateşkes anlaşmasına zorlamasını umuyoruz. 
ABD ve İsrail ortak yapımı bu gösterinin tek amacı, Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail aleyhinde devam eden soykırım davasını etkilemektir. ABD ısrarla İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında soykırım niyeti olmadığını göstermeye ve bu şekilde mahkemeden çıkacak muhtemel bir soykırım kararını engellemeye çalışıyor. 
Bu kapsamda hiçbir İsrailli yetkiliden duymasak da bu ateşkes planının İsrail’in planı olduğu söyleniyor ki yarın bir gün hüküm zamanı geldiğinde bunu İsrail lehine kullanarak mahkemenin Gazze’de soykırım yapıldığına hükmetmesine mani olunsun. 
Ayrıca bu tiyatronun bir diğer sebebi de Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde devam eden yargılama sürecini de etkilemek. 
Malumunuz UCM savcısı Kerim Han 20 Mayıs’ta Netanyahu ve Gallant hakkındaki tutuklama talebini açıkladı ve mahkeme şu anda bu talebi değerlendiriyor. Dolayısıyla Netanyahu ve Gallant’ın savcının talebinde belirtildiği savaş suçlarını ve insanlığa karşı işlenen suçları işlemediğini göstermek için bu ateşkes planı çok uygun bir kılıf olacaktır. 
Her ne kadar ABD Kongresi’nde UCM’nin İsrail aleyhinde alacağı bir karara karşı yaptırım uygulanmasına yönelik bir yasa çıkarılmış olsa da Biden yönetiminin öncelikle çıkacak muhtemel bir tutuklama kararını engellemeye çalıştığı anlaşılıyor. 
Sanırım ABD’nin bir sonraki hamlesini mahkemenin kararından sonra öğreneceğiz. Bakalım ABD’nin süreci çarpıtıp faili gizlediği ve anlaşmazlığın tek mesulünün Hamas olduğuna yönelik yaratmaya çalıştığı algı işe yarayacak mı? 
Bu algının işe yarayıp yaramayacağını belki yeni bir gelişmeyle birlikte değerlendirmek daha uygun olacaktır. 
Zira ABD ve İsrail’in BMGK ve diğer uluslararası kuruluşlarının içini boşaltan, anlamsızlaştıran ve güvenilirliklerini yok eden girişimlerine rağmen Birleşmiş Milletlerin geçen hafta yayınladığı “2023 yılı Çocuklar ve Silahlı Çatışmalar Raporu”, İsrail ve işgal altındaki Filistin topraklarında çocuklara karşı ağır ihlallerin %155 arttığını ortaya koymuştur. Bu nedenle İsrail, BM tarafından, “çatışma bölgelerinde çocuklara zarar veren ülkeler” listesine yani “kara listeye” dâhil edilmiştir. 
Kaldı ki bu rapordaki veriler sadece 2023 yılını kapsamakta olup 2024 verilerinin de eklenmesiyle İsrail’in çocuklara yönelik ihlallerinin misliyle artacağı da ortadadır. 
Görüldüğü üzere ABD, İsrail’in işlediği suçları ne kadar gizlemeye çalışırsa çalışsın bunda muvaffak olamıyor. Daha doğrusu güneşi balçıkla sıvayamıyor. Zira İsrail’in işlediği soykırım suçları başta olmak üzere savaş suçları ve insanlığa karşı işlediği suçlar o kadar bariz ki hiçbir ayak oyunu bunun üzerini örtemiyor. 
Biden’ın oynadığı bu “ateşkescilik oyunu” da hiçbir işe yaramayacak ve herkes günün sonunda asıl ateşkesi istemeyen tarafın İsrail olduğunu anlayacaktır. 
Dolayısıyla bu son çırpınışlar da İsrail’i “soykırım yapan ülke” olarak damgalanmaktan ve UCM’nin başbakanları ve savunma bakanları hakkında, işledikleri “savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlar” nedeniyle tutuklama kararı verdiği ülke olarak anılmaktan kurtaramayacaktır. 
Bu vesileyle her ne kadar biz de Gazze’deki durum nedeniyle bayramımızı olması gerektiği gibi idrak edemesek de tüm İslam âleminin mübarek Kurban Bayramı’nı tebrik ediyoruz. 
Umarız ki Gazze başta olmak üzere zulüm altında olan tüm İslam beldelerinin bir sonraki bayramı gönüllerince kutlamaları nasip olur.