İsrail’in 7 Ekim’deki Aksa Tufanı saldırısından sonra başlattığı karşı saldırının en önemli hedeflerinden biri Hamas’ın tamamen ortadan kaldırılmasıydı. Hamas’ın ortadan kaldırılmasıyla Gazze savunmasız hâle gelecek ve İsrail’in Gazze’yi yutması kolaylaşacaktı.
Zaten Gazze’ye yönelik saldırılardaki vahşi tutumun sebeplerinden biri de Gazze’nin yerleşiklerini korkutup, caydırarak Hamas ile irtibatlarını kesmek ve Hamas’ı desteksiz bırakıp kolay lokma hâline getirmekti.
Hatta bu plana istinaden Netanyahu geçtiğimiz aralık ayında, güvenlik ve istihbarat birimlerine Aksa Tufanı saldırısından sorumlu olan “Hamas liderlerinin nerede olursa olsun bulunması ve öldürülmesi” emrini vermişti.
Bu emrin hemen ardından İsrail’in suikastlarının başladığını ve başta Hamas ile Hizbullah liderleri ve komutanları olmak üzere İran’ın Devrim Muhafızları komutanlarının da suikastlarda hedef alındığını takip ettik.
Zaten Şeyh Ahmed Yasin ve Abdülaziz El Rantisi gibi liderlerini de İsrail’in daha önceki yıllardaki suikastlarında kaybetmiş olan Hamas, son süreçte önce Salih Aruri’yi Lübnan’da, ardından İsmail Heniyye’yi Tahran’da ve en son olarak da Yahya Sinvar’ı Gazze’deki saldırılarda kaybetti.
Böylelikle Heniyye’nin şehadetinden sonra siyasi büro şefliğini üstlenen Sinvar, bu görevi ancak bir buçuk ay kadar sürdürebildi.
Peki Şeyh Yasin’den, El Rantisi’den ve Heniyye’den sonra da direnişe ve mücadeleye devam etmiş olan Hamas’ın Sinvar’dan sonra yok olması, direnişten vazgeçmesi veya teslim olması mümkün mü?
Aslında bu sorunun cevabını İsrail’in soykırımcı ordusunun sözcüsü olan Daniel Hagari birkaç ay önce yaptığı bir açıklamada vermişti. Hamas'ın bir fikir ve siyasi parti olduğunu belirten Hagari, "Hamas, insanların kalplerine kök salmıştır. Hamas'ı ortadan kaldırabileceğimizi düşünenler yanılıyor." diyerek bunun mümkün olmadığını belirtmişti.
Bugün Yahya Sinvar öldürüldü diye zafer çığlıkları atanlara ve artık Orta Doğu’da yeni bir dönem başladı diyenlere kötü bir haberim var. Ortada değişen hiçbir şey yok. Zira İsrail’in işgali sona ermediği sürece ne Hamas biter ne de direniş.
Aksine her şehadet Hamas’ı daha da büyütür. Her şehadet Filistinlileri daha da kenetler birbirine.
Zaten Sinvar da bu yüzden şöyle yazmış vasiyetine:
“Vasiyetim buradan başlıyor, işgale karşı ilk taşı atan o çocuktan öğrendim ki o taşlar, dünyaya yaralarımız karşısında sessiz kalanlara karşı söylediğimiz ilk sözlerdir. Gazze’nin sokaklarında öğrendim ki insan, yaşıyla değil, vatanı uğruna yaptığı fedakârlıkla ölçülür. Hayatım da böyle geçti; hapishaneler, savaşlar, acı ve umutla dolu bir hayat…
Vasiyetim şudur; hapishanelerden korkmayın, onlar sadece özgürlüğe giden uzun yolumuzun bir parçasıdır. Hapishane bana özgürlüğün sadece çalınmış bir hak olmadığını, acıdan doğan ve sabırla şekillenen bir fikir olduğunu öğretti. 2011’de “Vefa-ül Ahrar” anlaşmasıyla serbest bırakıldığımda, artık eskisi gibi değildim; inancım güçlendi ve yaptığımız şeyin sadece geçici bir mücadele değil, son damlamıza kadar taşıyacağımız bir kader olduğunu anladım.
Vasiyetim şudur ki; silaha, pazarlık konusu olmayan onurunuza ve ölmeyen hayalinize sımsıkı sarılın. Düşman, bizi direnişi bırakmaya, davamızı sonu gelmeyen bir müzakereye dönüştürmeye zorluyor. Ancak size diyorum ki, haklarınız üzerinde pazarlık yapmayın. Direniş sadece taşıdığımız bir silah değil, her nefeste Filistin’e olan sevgimizdir. Kuşatma ve saldırıya rağmen var olma irademizdir.
Vasiyetim şudur; şehitlerin kanına sadık kalın. Bize bu dikenli yolu bırakanlar, kanlarıyla bize özgürlük yolunu açtılar. Siyasetin hesaplarında ve diplomatik oyunlarda bu fedakârlıkları boşa harcamayın. Biz, öncekilerin başlattığını tamamlamak için buradayız ve ne pahasına olursa olsun bu yoldan sapmayacağız. Gazze, her zaman direnişin başkenti ve Filistin’in hiç durmadan atan kalbi olmuştur ve olmaya da devam edecektir.
Son vasiyetim şudur; direnişin boşuna olmadığını, sadece atılan bir kurşun değil, onur ve şerefle yaşadığımız bir hayat olduğunu her zaman hatırlayın. Hapis ve kuşatma bana mücadelenin uzun ve yolun zor olduğunu öğretti. Ama aynı zamanda teslim olmayı reddeden halkların kendi elleriyle mucizeler yarattığını da öğrendim. Dünyadan adalet beklemeyin çünkü ben nasıl dünyanın acımız karşısında sessiz kaldığına şahit olduysam siz de olacaksınız. Adaleti beklemeyin, adalet siz olun. Filistin hayalini kalbinizde taşıyın ve her yaradan bir silah, her gözyaşından bir umut kaynağı edinin.
Bu benim vasiyetimdir; silahlarınızı bırakmayın, taşlarınızı atmayın, şehitlerinizi unutmayın ve hakkınız olan hayalden vazgeçmeyin. Biz burada, toprağımızda, kalbimizde ve çocuklarımızın geleceğinde kalacağız.
Size vasiyetim; ölümüme kadar aşkla bağlı olduğum Filistin’e, asla eğilmeyen bir dağ gibi omzumda taşıdığım hayale sahip çıkın. Eğer düşersem benimle düşmeyin; düşürmediğim bayrağı taşıyın ve kanımı bir köprü yaparak küllerimizden daha güçlü doğacak nesiller için yol açın. Unutmayın ki vatan, anlatılan bir hikâye değil, yaşanan bir gerçektir ve bu topraktan doğan her şehitle birlikte binlerce direnişçi daha doğar.”
İşte şehit Sinvar’ın Filistinlilere, Gazzelilere ve tüm ezilmişlere bıraktığı vasiyet bu şekilde. Bu vasiyette hiç bitiş, vazgeçiş veya korku sezinliyor musunuz?
Ne münasebet!
Aksine, şimdiye kadar direnişe aktif olarak katılmayanları bile motive edecek, onları da topraklarına sahip çıkmaya memur edecek şerefli ve gururlu bir vasiyet karşımızda.
Evet, Sinvar başta Müslüman ülkeler olmak üzere dünyanın soykırımcı İsrail’e tepkisiz kalmasına çok kızgın ve küskün. Ama o da biliyor ki dünyanın adaleti yok. Adaleti ancak kendiniz sağlayabilirsiniz. Bunu da sadece direnerek, savaşarak ve gerekirse hayatınızı feda ederek başarabilirsiniz.
Ama asla düşmanın istediği veya beklediği gibi sessizce, susarak ve saklanırken ölerek değil…
Zaten Sinvar’ın yerine geçmesi beklenen Halit Meşal de yaptığı açıklamada bunu vurgulamıştır. Hamas'ın, “Filistin toprakları ve kutsal mekânları özgürlüğüne kavuşuncaya, esirler kurtarılıncaya ve Filistin ile İslam ümmeti için tehdit oluşturan siyonist proje ortadan kaldırılıncaya kadar direnişe devam etme stratejisine bağlı kalacağını” ifade eden Meşal, “Bu sadece Filistinlilerin savaşı değil, bilakis ilk kıblemiz Aksa'nın tufanıdır." diyerek İslam ümmetinin sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini de vurgulamıştır.
Dolayısıyla ne İsmail Heniyye’nin ne de Yahya Sinvar’ın şehadeti direnişe zerre zarar veremeyecektir. Bilakis İsrail işgali sona erene kadar bu kutlu direniş artarak devam edecektir.