Bayramlar mutluluk, şükür günleri olarak ömrü olana yılda iki kere gelir. Bu kutlu günler insan olmanın, kul olma bilincinin zirve yaptığı zamanlardır. Kurban bayramı, kurban ve hac ibadeti nedeniyle daha farklı mânâlara vesiledir. Kurban bayramı insanlık tarihinin gözden geçirildiği, yeryüzünde varlık sebebimizin yeniden değerlendirildiği mübarek anları muhteva eder. Bu bayram Hazret-i Âdem’den, Hazret-i Muhammed’e (sas) kadar gelmiş bütün peygamberler ve ümmetlerinin yâd edildiği, yeryüzünün cem olduğu eşref saatleridir.

Bu vesileyle;

Hazret-i Âdem gibi yeryüzünün ilk insanı ve yol göstericisi olmak,

Hazret-i Nuh gibi inananlara gemiler yapmak,

Hazret-i İbrahim gibi put kırıcı, tevekkül sahibi olmak,

Hazret-i İsmail gibi teslimiyet içinde sabırlı olmak,

Hazret-i Musa gibi “kelimullah” olarak Yüce Mevla ile konuşur gibi yaşamak,

Hazret-i İsa gibi diriltici bir ruh halinde olmak,

Hatemü’l-Enbiya Hazret-i Muhammed gibi bütün gelen mesajların sorumluluğunu üstlenecek bir ömür sürmek.

Peygamberler birbirlerinden farklı özellikleriyle insanlığa rehberdir. Aslında yeryüzüne ibret nazarıyla baktığımızda geçmiş kavimlerden kalan eserlerden ibret alacağımız o kadar çok işaret var ki. Ne mutlu ibret almasını bilenlere.

Yarın bayram.

Kurbanlarımızı Hazret-i İbrahim gibi kesecek miyiz? Her türlü kötülüğün sebebi olan nefis putumuzu ve toplumdaki fitne ve fesat putlarını yıkabilecek miyiz? Hazret-i İsmail gibi teslimiyet içinde sabırlı olacak mıyız? Hazret-i Nuh gibi ümmetin kurtuluşu için gemiler yapabilecek miyiz? Hazret-i Musa gibi Yüce Mevla ile konuşur gibi hayatımızı tanzim edebilecek miyiz? Ümmetin birlik ve beraberliği için Hazret-i İsa gibi diriltici bir nefes olabilecek miyiz? Hazret-i Muhammed’in getirdiği“Yeryüzünden fitne kalkıncaya kadar mücadele edin” mesajının gereğini yerine getirebilecek miyiz?

Bu can yakıcı sorular bayram günü canınızı sıkabilir, ama yaşadığımız günlerin fotoğrafına baktığımızda durumumuzun iç açıcı olmadığını söylemek zorundayım. Büyük meselelere bakıp kahırlanmanın da çok faydası olmadığını düşünüyorum. Herkes yapabileceğini yapacak. Küçük, büyük kötülüklere ve çirkinliklere, yanlışlara dur diyecek. Bunun uygulamasını önce nefsinde yaşayacak ve sonra da çevresinde bunun mücadelesini verecek. Küçük nefsi hesaplar için Nuh’un Gemisini yakmayacak.

Bayram günü Arafat’ta, Kâbe’de cem olduğumuz gibi kabileciliğe, kavmiyetçiliğe, mezhepçiliğe, meşrepçiliğe takılmadan ümmet olma şuuruyla hareket edersek biz de kurtuluşa erenlerden oluruz. Çivisi çıkmış dünyaya da söyleyecek sözümüz olur. Bu şuurla hareket edersek inanın Filistin’de, Arakan’da, Suriye’de, Afganistan’da daha hızlı özgürlüğüne kavuşacaktır. Bu kurtuluşlar insanlığın kuruluşuna vesile olacaktır.

Güzelim bayram günü biraz moralinizi bozdum galiba. Normal zamanlarda bir birimizi dinlemiyoruz, bari bayram vesilesi ile alıcılarımızın açık olduğu bu mübarek günlerde derdimize derman olur kabilinden bir şeyler söyledim. Bu arada Bangladeş’te idam davalarıyla karşı karşıya kalan kardeşlerimize, Arakan’da, Orta Afrika’da katliama uğrayan kardeşlerimize, Mısır’da sağlığından endişe duyduğumuz Cumhurbaşkanımız Muhammed Mursi’ye ve Müslüman Kardeşlerimize dua etmeyi unutmayın.

Bayramınız mübarek olsun. Önümüzdeki bayramda daha huzurlu ve bereketli bir dünyada buluşmak dileğiyle…