Irk damarı, ırkçılık insan nefsine hoş gelir, cezbeder. Bu damar, her türlü insani değerleri göz ardı etmeye sevk eder insanı. İnsanda insanlık, İslamlık namına hiçbir müspet hissiyata veya eyleme alan bırakmaz.
Çoluk çocuğunun rızkını temin etmek için çalışan işçileri, emekçileri katletmeyi cevaz veren de bu ırkçı ideolojinin temelini oluşturan dinamiklerdir.
Türkiye’de, Türk milliyetçiliği yaptığını ifade edip ırkçılığın dibini gören hareket ve partiler olduğu gibi Kürtler’in hak hukukunu savunduğunu iddia edip Kürt ırkçılığı yapan hareket ve partiler de mevcut. Bunlardan biri de sosyalizm, Marxizm şiarıyla yola çıkıp milliyetçi, ırkçı, bir noktaya varan HDP’nin temsil ettiği siyasal çizgidir.
Çok partili dönemden itibaren Kürtler’in siyasal tercihlerini analiz ettiğimizde, Kürtler’in ezici çoğunluğunun “sağ” iktidarlar ile beraber yürüdüğünü görebiliriz. Bir kısım Kürtler bir dönem SHP/CHP ile (ki Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtlere en büyük zulmü bu ideoloji ve siyasal çizgi yapmıştır) dirsek teması kurmuş olsa da Kürtler hiçbir zaman “sol” ideolojiye itibar etmemiş, güvenmemiştir.
Hâlihazırda siyasi arenada sıkça kullanılan bir tabir var: “Kürt oyu”. Kürtler’in oy potansiyelini ve Türkiye siyasetinin sevk ve idaresinde ne denli kritik öneme sahip olduğunu 16 Nisan halk oylamasında bir kez daha gördük. Kürtler, Türkiye’de mühim bir sosyolojiyi teşkil ediyor. Ancak bu sosyolojiyi “Kürt oyu” diye tanımlamak gerçeklikten uzak bir yaklaşım olur. Daha ziyade HDPKK çizgisi bu tanımlamayı kullanıyor, sahip çıkıyor. Bu tabir ve tanımlamayı kullanarak kendisine artı bir güç atfediyor, kendisini olduğundan, goründüğünden daha fazla gösterme uyanıklığını, sırtını güçlü kılma kurnazlığı yapıyor. Bu tanımlamayla hareket edilecek olsa HDPKK ile arasına mesafe koyan, hiçbir gönül bağı olmayan Kürtleri, oylarını “Ugandalı, Uganda oyu” diye mi tanımlanacak?!
Homojen bir “Kürt oyu”ndan bahsedebilmek için Kürtler’in tek bir siyasî tercihte bulunması, aynı siyasi çizgi ve politik görüşte olması gerekir. HDPKK önemli bir Kürt kitlesini (buna artık sadece “Kürt” demek de realiteyle bağdaşmaz. Zira Erdoğan’ın karşısında konumlanan her kesimin HDPKK ile illiyet bağları malum) ikna edip konsolide ediyor olsa da daha büyük oranda bir Kürt kitlesi de HDPKK karşıtı pozisyonunda yer almaktadır. Hâl böyleyken, Kürtleri siyasal anlamda tek tip bir tanımlamayla ifade etmek kurnazlık yapmaktır.
Homojen bir “Kürt oyu”ndan bahsedilemeyeceği gibi farklı bir etnik grup için de aynı yaklaşımda bulunulamaz. Tıpkı homojen bir “Türk oyu”, “Gürcü oyu”, “Çerkez oyu” vs. olmadığı, olamayacağı gibi…
Ressam Bob, “Şuraya da kendisini işçi ve emekçi hamisi diye pazarlayıp çoluk çocuğunun rızkını temin etmek için çalışan işçi ve emekçileri katleden katil bir terör örgütü çizelim” demiş midir?!