Abdullah Gül’e öyle heveslenmişlerdi ki dağlara, taşlara “Çare Gül” diye yazmadıkları kalmıştı!
Malumunuz, Gül üzerinden yürürlüğe sokulmak istenen “çatı aday” formülü çöktü. Kamuoyuna yansıdığı şekilde, Meral Akşener’in olumsuz tavır takınması, kendi adaylığından ödün vermemesinden değil. Daha ziyade CHP tabanından sert bir reaksiyon görmesi, yeni bir “Ekmeleddin İhsanoğlu faciası” istenmemesinden bu formülü akamete uğradı. Sayın Arınç ile Davutoğlu’nun “olur”unun (kerhen mi değil mi bilmiyorum) alın(a)maması da yadsınamaz tabii.
John (Can) Dündar’ın sosyal medyada şu paylaşımı yaptı. “Abdullah Gül’ün muhalefet partilerinin ortak adayı olması olasılığının bugüne kadar hiç olmadığı kadar yüksek olduğu anlaşılıyor. Yürütülen temaslar, düğer partilerle uzlaşılması durumunda CHP liderliğinin de Abdullah Gül’ün adaylığına yeşil ışık yaktığını gösteriyor.” Bu paylaşımın altında “Bunca yıllık profesyonel muhalifim, Abdullah Gül aday yapılırsa Tayyip’e oy vermeyen t*p olsun”, “Abdullah Gül’e oy atacağıma piknik yaparım”, “Bu ihaneti yaparsa, CHP’ye değil oy, günahımı vermem” gibi cümleler uçuşuyordu.
Çatı çöküşünün akabinde Sayın Ceyhan Mumcu’nun, “Abdullah Gül’ün adaylık macerası şunu gösterdi: ABD artık Türkiye’de iktidarı belirleyemediği gibi muhalefeti de belirleyemiyor.” Tespiti, kulaklara küpe mahiyetindeydi.
Salı gecesi itibariyle “kayıkçı ittifakı”nın cana, kana büründüğünü son dakika haberi olarak “CHP, İP, SP, DP ittifakta anlaştı” diye verdi ajanslar.
Kimse bu formülasyonu “kayıkçı ittifakında HDP yok” diye okumasın. HDP bu planın tam da merkezinde. Resmi olarak “içeri” alınmayıp dışarıdan desteklemesi istendi. Bunun sebebi, CHP’deki ulusalcı “rahatsızlardan”, Akşener’in İP’ine sarılıp ancak “milliyetçi” hassasiyeti olan kesimden, aynı zamanda HDP’nin bir kısım seçmeninin, Akşener’e olan bakışından dolayı gelecek tepkiye set çekmek.
Kandil, “aylardır, yıllardır Tayyip’e karşı birleşin, güç birliği yapın” diye çığlık çığlığa bağırıyor. Bu çığlık Uganda ana muhalefeti ve küsur partilerine yapılmıyor değil mi?! CHP’lilerin nöbetleşerek Demirtaş’ı ziyaret etmelerini, salt “yoldaşlık” aşkından mı sandınız? !
“Kayıkçı ittifakı”nın milletvekili seçimleri için kurdukları ittifak sadece milletvekilliği için olmayacak. Eğer Cumhurbaşkanı ilk turda seçilemez, ikinci tura kalırsa, şüphesiz bu ittifak “ikinci tur” için de devam edecek ki “kayıkçı ittifakı” en çok da bu husus için tanzim edildi. Zira CHP “düşük profilli” bir aday açıklayacak olursa, Akşener’de birleşecekleri düşüncesi sır değil.
Geçen haftaki yazımızı şu cümlelerle bitirmiştik…
“İlk turda CHP adayı da olacak, İP adayı da olacak, SP adayı da olacak, HDP adayı da olacak. Maksatları, Cumhur ittifakından olabildiğince oy kerterek Erdoğan’ı ilk turda seçtirmemek. Kendilerini ikinci tura atmayı başarırlarsa işte o zaman “topyekûn tek”lik için çalışacak, ortak adayları etrafında birleşecekler. İlke, ideoloji, siyasi etik, taban realitesi, seçmen hassasiyeti falan mı? Onlar rafa kalkacak; 3 maymunu oynayacaklar!”
İP’in adayının Meral Akşener olduğu biliniyor. HDP de adaylarının Selahattin Demirtaş olduğunu ilan etti. SP Genel Başkanının yürüttüğü “çatı” diplomasisi çökünce, kendisini SP’nin adayı olarak takdim etmek zorunda kaldı Temel emmi. Geride kaldı CHP’nin adayı. Kılıçdaroğlu da yoğun temaslar neticesi ve geniş bir mutabakatla Şero’yu adayları olarak açıkladıktan sonra seçime herkes hazır ve amade olarak bekliyor demektir!
Not: Kılıçdaroğlu’na “Gel aday ol” çağrısı üzerine Kılıçdaroğlu, “Namus ve şeref üzerine yemin etmem gerekecek, ben namus ve şerefime düşkünüm” diye cevap veriyor. Ne yani, CHP’nin muhtemel adayı Şero’nun namus ve şerefi yok mu?!
Ressam Bob, “Şuraya da ‘parti başkanlarının Cumhurbaşkanı adayı olmalarını doğru bulmuyorum’ deyip Mustafa Kemal ve İnönü için bir özeleştiride bulunması beklenen bir ana muhalefet başkanını çizelim” demiş midir?!