Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Abdullah Bin Zayed’in daveti üzerine Abu Dhabi’yi ziyaret etti ve mevkidaşıyla bir araya geldi.
Fakat asıl önemli görüşmeyi BAE’nin fiili yöneticisi Abu Dhabi Veliaht Prensi Muhammed Bin Zayed ile yaptı.
Her iki görüşmeden yansıyan kareler Türkiye – BAE ilişkilerinde yeni bir sayfa açılacağının habercisiydi.
Çavuşoğlu da ziyaretin ardından yaptığı açıklamada, ziyaretin Türkiye – BAE ilişkileri için adeta bir dönüm noktası olduğunu belirterek, “Yeni bir sayfa açtığımızı söyleyebilirim” dedi.
BAE Büyükelçisi’nin 7 Mayıs’ta Ankara’da görevine başlayacağını açıkladı.
Arab Baharı’nın başından bu yana ve özellikle de Mısır’daki darbenin ardından Türkiye’yi düşman ilan eden, Türkiye aleyhine elinden geleni ardına koymayan BAE ile bu noktaya nasıl gelindi?
Her şeyden önce Ankara – Abu Dhabi arasındaki ilişkilerde görülen normalleşme belirtilerinin Ankara – Riyad yakınlaşmasının ürünü olduğunu söyleyebiliriz.
Kral Selman’ın Türkiye – Mısır ilişkilerini düzeltmek için arabuluculuk yaptığı yönünde Türk ve Arap medyasında bugüne kadar birçok haber yayınlandı.
Fakat BAE’nin Mısır cuntası üzerindeki etkisini bilenler, Ankara – Kahire arasında herhangi bir normalleşme yaşanmadan önce Ankara – Abu Dhabi arasında uzlaşı sağlanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getiriyordu.
Çavuşoğlu, Abu Dhabi’ye gitmeden önce Riyad’daydı.
Yani işin içinde Suudi Arabistan’ın parmağı olduğu kesin.
Ne oldu da BAE Türkiye’ye karşı tavrından vazgeçti?
Bu sorunun cevabı yine Ankara – Riyad yakınlaşmasında gizli.
BAE’nin Türkiye gibi büyük bir ülkeye tek başına kafa tutması mümkün değil.
Mısır darbesi sonrası bunu Suudi Arabistan’ı kendisine kalkan ederek yapıyordu.
Kral Selman’ın tahta oturmasıyla birlikte Riyad’da yaşanan dış politika tercihleri ve Ankara’yla yakınlaşma BAE’yi Türkiye karşısında kalkansız bıraktı.
Bu süreçte Erdoğan’ı devirmek için Türkiye’de arka arkaya yapılan girişimler de başarısız oldu.
1 Kasım’da sandıktan çıkan sonuç BAE’ye büyük bir şok yaşattı.
“Zayed’in oğulları” Türkiye’ye yönelik politikalarının sürdürülebilir olmadığını anladılar.
Aslında Türkiye, BAE’yi kendine düşman olarak görmedi ve ilişkilerin bozulmasını istemedi.
“Müslüman Kardeşler’in hâmisi” dediği Erdoğan’ı baş düşman ilan eden ve ilişkileri bozan da geri adım atan da Abu Dhabi.
Ankara’nın ilişkilerin normalleşmesi için verdiği herhangi bir taviz sözkonusu değil.
Özetle ifade edecek olursak, “BAE bükemediği eli öpüyor”.
Türkiye – BAE ilişkilerindeki normalleşmenin hangi boyutta olacağını ve Abu Dhabi’nin ne kadar “çark edeceğini” önümüzdeki günlerde göreceğiz.
NATO toplantısına katılarak Türkiye’yi şikayet eden Muhammed Dahlan, Abu Dhabi Veliaht Prensi Muhammed Bin Zayed’in danışmanı.
BAE, Libya’daki Türkiye düşmanı General Halife Hafter’in de en büyük destekçisi.
İki ülke arasında daha bunun gibi ele alınmayı bekleyen birçok sorun var.
İlişkilerdeki normalleşmenin ilk belirgin sonucu, BAE’nin desteğiyle Türkiye ve Erdoğan aleyhinde yürütülen kirli propagandanın hız kesmesi olacaktır.
İkinci bir sonucu ise Körfez İşbirliği Teşkilatı ile ilişkilerin yeniden üst seviyeye çıkması şeklinde tezahür edecek.
Mısır’da Abdülfettah El Sisi ile daha fazla devam edilemeyeceği düşüncesi yaygınlaşmaya ve daha çok taraftar bulmaya başladı.
Sürecin sonunda Türkiye – Suudi Arabistan – BAE üçgeninde Abdülfettah El Sisi’nin biletinin kesilmesi ve Ankara’yı da memnun edecek bir formülle Mısır’la ilişkilerin normalleşmesi sürpriz olmaz.