3 Eylül Perşembe akşamı, sahilde bulunan Aylan Kurdi’nin cenazesi ve babası Dalaman uçağı ile Urfa’ya aktarma için İstanbul Yeşilköy Havaalanına geldi. Acılı babaya destek olmak nasip olursa sarılıp “Serite sağ be” (Kürtçe, başın sağ olsun) demek için oradaydım. Gazeteci olarak gitmedim. Fotoğraf makinam, kameram, ses kayıt cihazım yoktu.
Baba Abdullah Kurdi uçaktan indiğinde yanında AK Parti Urfa Milletvekili Mazhar Bağlı, AK Parti Muğla milletvekili Hasan Kökte ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğünden yetkililer vardı. İlk günden beri yakından ilgileniyorlarmış, Allah razı olsun.
Acılı aile otele yerleşmek için alandan ayrıldıklarında etrafta koşuşturan ve aileyi arayan bir kaç kişi dikkatimi çekti. Bir kaç saat sonra yaşanacak trajediyi tahmin etmek imkansızdı ama kötü bir şeyler yaşanacağını sezmiştim. Eve dönmekten vazgeçtim bende onlar gibi ailenin kaldığı otele gittim.
Alana yakın bir otele yerleşmişti aile ve alanda şüphelendiğim birkaç kişi kapıda AK Parti Milletvekili Mazhar Bağlı ile konuşuyordu. Ben de yanlarına yaklaştım. İki hanım, İMC TV çalışanı olan bir kameraman ve bir muhabir, baba Abdullah beyi almak istediklerini söylüyorlardı. “Biz misafir edelim” talebi değildi ama bu. Talimat veriyorlar, yüksek sesle konuşuyorlardı. Abdullah Bey onlarla gelmek, onlar ne istiyorsa söylemek, onlar ne diyorsa oraya gitmek zorundaydı. Abdullah Beye soruldu, fakat acılı baba, kapıda hırgür çıkaran bu insanlarla uğraşacak hali olmadığı için, sessizce yukarıya odasına çıktı.
O anları kaydeden, İMC TV dışında TRT Haber ve Uzay Haber kameraları vardı. Kim oldukları belli olmayan iki hanım Abdullah bey üzerinde “kimsenin anlamadığı” hakları olduğunu iddia ediyordu.
Babayla konuşacaktık, sarılacaktık, bir ihtiyacın var mı diye sorup dua edecektim kısmet olmadı. Sorular sorardım belki o da kısmet olmadı. Uzay Haber’in muhabirinden rica ettim ve mikrofonu alıp Abdullah beyi alacağız diye lobide olay çıkaran hanımlara uzatıp sorular sormaya başladım.
Siz kimsiniz?
-Akrabasıyız
İkisinin de beden dili kesif bir yalan kokusuyla sarılmıştı.
Nesi oluyorsunuz? Hala, teyze, kuzen…?
-Akrabası değiliz, arkadaşıyız.
Adı ne arkadaşınızın? Arkadaşlar birbirilerinin adlarını bilir değil mi?
-Bilmiyorum.
Arkadaşınızın adını nasıl bilemezsiniz?
-Adını açık etmek istemiyoruz.
Günlerdir bütün medya çocuğun ve babasının adını yazıyor. Suçlu mu bunlar? Gizli tanık mı neyi saklıyorsunuz?
-Biz istiyoruz, alacağız.
Tekrar soruyorum. Siz kimsiniz ve baba sizinle gelmek istiyor mu?
-Biz İHD’yiz.
Adınız ne?
-Biz İHD’yiz.
Vahşice bir planla Baba Abdullah beyi alıp PKK propagandası yapacaklardı, başaramadılar ve sorularımın hepsi cevapsız kaldı.
Varsa kendine güvenen cevaplasın diye gece otelin lobisinde bütün kameraların önünde sorduğum soruları tekrar soruyorum.
1. Bu aile(ler), Kobani’yi kontrol altında tuttuğunu iddia eden, (bana göre işgalci) PYD/PKK’dan niye kaçtı?
2. PYD/PKK bu insanlara nasıl bir eziyet ediyor?
3. Denize açıldıkları botları kim organize etti ve organize ettiği iddia edilen insan tacirleri şu an neredeler?
4. Bu bot kasten mi batırıldı? PYD/PKK bir ‘nüfus kalitesi planlaması’ mı yapıyor?