Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın Osmanlı Devleti’ni Lübnanlılara “devlet terörü” uygulamakla suçladığı ve bölgeyi işgal eden Batı ülkelerini övdüğü konuşmasına tepkiler sürüyor.
Hıristiyan Marunîlerin liderlerinden ve Lübnan iç savaşının karanlık isimlerinden biri olan Avn’ın Osmanlılar hakkında söylediklerini daha iyi anlamak için geçmişteki açıklamalarını hatırlamakta fayda var.
Mişel Avn, Lübnan’daki İran nüfuzunu temsil eden Hizbullah’ın en yakın müttefiki.
Cumhurbaşkanlığı koltuğuna da zaten örgütün desteğiyle oturabildi.
“Sünni Müslüman çoğunluğa karşı azınlıklar birleşmeli ve işbirliği yapmalı” şeklinde özetlenebilecek bir zihniyete sahip.
2007’de dönemin Lübnan Adalet Bakanı Charles Rizk ile görüşmesinde Sünni Müslümanlar için “hayvanlar” dediği ve Sünnilere karşı Marunîlerin ve Şiilerin ittifak yapmaları gerektiğini söylediği ortaya çıkmıştı.
Osmanlı Devleti hakkındaki çirkin sözlerinin altında da bu zihniyetin yattığında şüphe yok.
Avn’ın tarihi gerçeklere aykırı skandal ifadelerine ilk tepki Lübnan’dan geldi.
İslami Vakıflar Genel Müfettişi Üsame Haddad, Osmanlı Devleti’nin birçok bina, köprü, okul ve bahçe inşa ettiğini belirterek, “Bugün bazıları Osmanlıların yaklaşık 100 yıl önce inşa ettiği demiryolunu dahi onaramıyor” dedi.
Avn’ın açıklamalarına tepkiler çığ gibi.
Lübnan’ın içinden ve dışından daha birçok Arap tarihçi ve yazar iftiralara gerekli cevabı verdi.
“Cumhurbaşkanı Avn’ın hezeyanla tarihi çarpıtarak bugünkü her türlü musibetin kaynağı olan sömürgecilik döneminde olup bitenleri yok sayması ve bunların sorumluluğunu Osmanlı idaresine yüklemeye kalkışması, müstemleke hayranlığının trajik bir tezahürüdür” diyen Ankara’nın tepkisi de gayet yerindeydi.
Türkiye’nin cevabı Beyrut’u korkutmuş olacak ki, Lübnan Dışişleri Bakanlığı yaptığı yazılı açıklamayla gerginliği yumuşatmaya çalıştı.
Bu arada, Lübnan Dışişleri Bakanı Cibran Basil’in Avn’ın damadı olduğunu hatırlatalım.
Tepkiler üzerine Beyrut’tan gelen resmi açıklamada “Lübnan ve Türkiye halklarının geçmişteki olayları geride bıraktıkları, gelecekte siyasi ve ekonomik ilişkilerini en iyi düzeyde tutmaya istekli oldukları” öne sürüldü.
Lübnan Dışişleri Bakanlığı öncelikle şu soruya cevap vermeli:
“Geçmişteki olaylar geride bırakıldıysa Lübnan Cumhurbaşkanı neden geçmişi gündeme getirip Osmanlı Devleti’ne hakaret etti?”
Hem asılsız iddialarla geçmişi gündeme getirmek ve hem de söz konusu iddialara gerekli cevabı alınca “Geçmişi bir kenara bırakalım” diye sızlanmak sağlıklı bir tavır olmasa gerek.
Lübnan, üç günlük köksüz bir devlet olabilir.
Fakat biz şanlı bir tarihin mirasçılarıyız ve Selçuklu Devleti’yle, Osmanlı Devleti’yle gurur duyuyoruz.
Bizimle birlikte bu duyguyu taşıyan milyonlarca Arap kardeşimizin olduğunu da biliyoruz.
Onlardan biri olan Kuveytli araştırmacı-yazar Muhenna Hamed el-Muhenna aynen şöyle diyor:
“Allah’a yemin olsun ki, hilafetleri döneminde savaş meydanının aslanları olan Osmanoğullarına tâbi olmaktan şeref duyarım. Fakat Yahudilerin ve Amerikalıların kölelerine köle olmak bana şeref kazandırmaz.”