Son bir hafta içinde yaşadıklarımızla, yaşamadıklarımızla hatta gözümüzün önünde insanı hayrete ve dehşete düşürecek, gözünden yaş döktürecek, vicdanını sızlatacak denli yaşayıp gördüklerimizle ve bizim bilmediklerimiz ve görmediklerimizle, hepsiyle beraber bir tarihi yaşıyoruz. Tarihe şahit olmuyoruz, zannediyorum ki tarih bize şahit oluyor. Ve zamana ruh üflüyoruz. Tarih tekerrürden ibarettir diyenleri anlıyorum şimdi ve görüyorum ve bir kez daha anlıyorum “Türkler’i öldürebilirsiniz ama mağlup edemez, esir edemezsiniz” diye neden dediklerini.

Güzel ülkem! Bu günleri unutma! “Kin besle, nefret besle, düşmanlık besle” demiyorum. Ama gevşeme, unutma, sinme! Zira bu topraklarda yaşamak dikenin üstünde uyumaktır, bu topraklarda yaşamak ateşin üstünde yürümektir. Tarihin her vaktinde böyleydi ve yine böyle.  Ve kendimize itiraf edelim ki; gevşedik, unuttuk ve sindik. Daha evvel olanları, şanlı ecdadımızın davasını, gayesini, mefkûresini yaşamadık, yaşatmadık, hatırlamadık, hatırlatmadık, gençliğe ve gençlere anlatamadık. Bizden ziyade “onlara” benzedik, “onlar” gibi davrandık. Ve işte bu “Keşke hiç olmasaydı” dediğimiz şer de bir hayır doğurdu, silkindik kendimize geldik ve hatırladık. Acı oldu, canımız yandı, içimize ateş düştü ama kim olduğumuzu hatırladık.

Girmeden tefrika bir millete düşman giremez

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez

Şimdi, tam da şu zamanda ve sonrasında bütün ayrılığı gayrılığı bir kenara bırakıp da birliğimize dirliğimize ve kardeşliğimize sahip çıkmanın tam vaktidir. Zira bizim siyasi düşüncemiz, dünyaya bakışımız, derdimiz, inancımız, davamızdan daha büyük ve önemli bir derdimiz var şimdi; vatan, millet ve hürriyet. Sahip çıktık, yine ve her zaman sahip çıkmalıyız. Ve şu da var ki at izi it izine karışmamalı, karıştırılmamalı. Zira hava sisli, su bulanık… Zalim kimdir, mazlum kimdir bilmek ve anlamak gerçekten çok zor.

Sahipsiz olan memleketin batması haktır

Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır

Bundan bilmem kaç sene sonra tarih kitapları bu günleri yazacak, insanlar bu günleri konuşacak, bir destan olacak belki de bütün bu olanlar ve o tarihin, o destanın en büyük kahramanları tankların önünde yüzükoyun yatanlar, geceleri sabahlara değin kucaklarında çocuklarıyla vatanları için zalimlere karşı duranlar, “Bir bacak nedir ki? Vatana feda olsun” diyen ablamız, bir tankın altından diğerinin altına koşan abimiz, “Ben sizin dedenizim, yapmayın evladım” diyerek zalimlerin karşısında durup da gazi olan yetmiş yaşındaki amcamız olacak.

Mahzun olma! Artık senin de torunlarına anlatacağın bir destanın var…

Mübarek olsun…